Seçim sonuçları gösterdi ki, Türkiye'deki milliyetçi damar gayet güçlü. Millet İttifakı'nın ağır topları olan CHP ve İYİ Parti'nin masa kurulmadan önce yaptığı sol-milliyetçi ittifakın seçmenleri ezici çoğunlukla milliyetçi düşünceye bağlı olan yurttaşlar. Halkın talebiyle oluşan bu ittifak söz konusu sandıksa hala da Türkiye'nin yüzde 40'ına yakın bir potansiyele sahip. Kaldı ki, MHP, İYİ Parti ve Zafer Partisi'nin toplam oyları neredeyse Türkiye'nin çeyreğini oluşturuyor. Diğer çeyrek de Meclis'in demirkazığı CHP de zaten. Dolayısıyla milliyetçilik ve ulusalcılık eskide kaldı diye atıp tutan liberal, gerici ve ulus eksenli siyaset yerine sınıf eksenli siyaset yapan solun Türk toplumu hakkındaki yanılgısı bu seçim sonuçlarında yine kabak gibi ortaya çıktı. Milliyetçiler (hatta buna önemli bir kesim AKP seçmeni de dahil) bu ülkenin yarısından net fazlası.
Yüzde 25'lerde takılı kalmakla anılan muhalefetin en güçlü partisi CHP'nin milliyetçiliği siyasi rakiplerine kaptırmayıp, tek adam müdahalesiyle düzelmesi imkansız olan bu bozuk ekonomide kamucu ve toplumcu planlarını halka inandırması lazım. Bu durum, Türkiye'nin aydınlığı açısından önemli bir yer tutan sol siyaset açısından büyük önem taşıyor. Türk halkı milliyetçiliğe uzak duran, ulusal değerleri önemsemeyen bir sola destek vermemekte ısrarcı. Bu, çok belli. CHP'nin bunu çok iyi okuması lazım. Şöyle ki, sadece sığınmacılar üzerinden siyasetini şekillendiren bir Ümit Özdağ'ın bile birçok konuya parmak basıp genç yüzüyle popülerlik kazanan Erkan Baş'ın TİP'inden daha çok oy aldığı ortadaysa, sol bu toplumdaki milliyetçilik gerçeğini asla reddedemez. Çok basit: Sol, milliyetçi olursa aşama kaydeder, olmazsa kaybeder.
Cumhur İttifakı'nın sahte milliyetçiliğine gelince, bu yoz, sığ, hatta hiç olmayan milliyetçilik yatsıya kadar yanacak olan mum misalidir. Ne de olsa yalandan milliyetçiliktir. Fakat, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Millet İttifakı'nı bölücü terörle karalamak önemli bir kesimde etki yarattı. Bu da seçimin kaderini belirledi. Kılıçdaroğlu, seçim sürecinde yapacakları üzerine yoğunlaştı. Seçimi alacağına inanarak mantıklı ve doğru konuştu çoğu zaman ama Tayyip'in yalan ve iftiralarına sırf Tayyip'in adını ağzına almamak için karşılık vermeyince, ne acıdır ki halkın bir bölümü bu pis iftiraları gerçek gibi algıladı. Aslında Kılıçdaroğlu, kavga ve kutuplaştırma diline karşı kendini savunma gereği duymadığı için ülkenin onurlu ve güzel geleceğine seçimi kaybederek engel oldu. Gerçi sonuçlar üzerinden konuşmak kolaydır. Önemli olan, sonuca giderken düzgün hamleleri zamanı iyi kulllanarak yapmaktır. Tabii ki, sonuçlar üzerinden bir kişi, yani Kılıçdaroğlu günah keçisi ilan edilmemeli. Ama şöyle bir gerçek var: Basit bir örnekle halk, Kılıçdaroğlu'nun uzlaşmacı, gönül alan tavırları ve sosyal medyadaki çözüm odaklı videolarından çok, İmamoğlu'nun Erzurum'da emniyet kuvvetlerine görevinizi yapın tarzındaki emirlerinden hoşlanır gibi duruyor. Düzgün üslup ve uzun izahlar yerine artan ses rengi ve yüze yansıyan kararlı bir duruş bile bu toplumda daha çok karşılık buluyor demek ki. Hatta, belki de bilimsel bir gerçek bu. Bir de genç yüzü daha etkili buluyor halk. Açık ki, doğru ya da yanlış, toplumun kafasında oturttuğu ve zihninde değiştirmediği bazı inat ve inançlar var.
Kılıçdaroğlu'nun İYİ Parti dışındaki masadaki diğer 4 sağ partiye, özellikle cumhurbaşkanlığı seçimlerini düşünerek ılımlı yaklaşması ve onlardan alacağı destekle seçimi kazanma hesapları gayet doğal ama milletvekili sayısında bu 4 partiye verilen vekil sayısının halktaki karşılığına göre fazla oluşu ve bu nedenle CHP'yi vekil sayısında eksiye düşürmesi, CHP'ye oy veren ve gönülden bağlı olanlar tarafından tepkiyle karşılandı. Saadet, DP, DEVA ve Gelecek partilerinin adayları baraj sorunu olmayan İYİ Parti listelerinden seçime girseydi eğer, CHP'ye sandıkta eli gitmeyen sağ seçmenden Millet İttifakı daha çok destek alacaktı. Yine, TİP de adaylarını YSP çatısı altında gösterseydi, bugün Meclis'teki muhalif vekil sayısı daha fazla olurdu. Evet, Ümit Özdağ sığınmacılar üzerinden etkili bir politika üretti ama ATA İttifakı'ndaki ve YSP'yle TİP'ten ayrı seçime giren Sosyalist Güç Birliği'ndeki partilerin aldığı oylar da böylesine kritik bir seçimde hiçbir işe yaramadı. Bilakis Fatih Erbakan'ı ve HÜDA PAR'ı yanına çeken Tayyip hamlesi vekil sayısında ve tek adamlığın zaferinde işe yaradı. Ayrıca iktidar karşıtı muhalefette bu kadar fazla ve gereksiz partinin oluşu ve seçimlerde bu partilerin haddini bilmeyerek bile bile lades yapması seçmene haklı olarak fantezi gibi geliyor ve halk siyasetten ve seçimden bu nedenle soğuyor. Bu konuda halk gayet haklı.
Tabii ki, asla adil olmayan, baskı ortamında oluşan, hatta hileler ve kurnazlıklarla dolu olan bir seçim gerçekleşti. Yoksul Türkle öncelikle ekonomik anlamda kader birliği olmayan yurt dışı seçmenlerinin oy kullanması utanılacak bir durumdur. Dahası, Türk kültürüne uzak olan ve bizzat niteliksiz olan yabancıların amele kamyonuna işçi alır gibi vatandaş yapılıp, bu ülkenin geleceği için oy kullanması zaten başlı başına bir namussuzluktu. Kısacası, muhalefet için hesaplar tutmadı. Hayaller suya düştü. Doğal olarak koskoca 25 milyon vatandaş kendisini ülkesinde savaşın ortasında silahsız bırakılmış komutansız bir asker gibi yalnız hissediyor. Bir baba figürü yok, annelik yapacak özne desek, o da yok. Üstüne üstlük, seçim sonuçları açıklanırken ortalıkta görünmeyen Şam babaları var. Vatandaş ne yapsın şimdi? Gitmiş sandığa, yüzde 65 olarak AKP'ye oy atmayarak tavrını koymuş bir şekilde.
Çok önemli bir seçim geride kaldı. İyi günler görmeyiz. Ölenle ölünmüyor derler hani. İşte, önümüzdeki yerel seçimler muhalefetin bozulan morali açısından yeni bir fırsat. Muhalefetin ekonominin kalbinin çok hızlı attığı illerde ve ilçelerde Cumhur ittifakı'ndan önde olması önemli bir avantaj. Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinde oy atıp umduğunu bulamayan kırgın muhalif seçmeni yerelde sandığa çekmek hayati önem taşıyor. Kılıçdaroğlu istifa etmezse CHP'ye oy atmamayı ya da sandığa gitmemeyi düşünen o kadar çok CHP seçmenine şahit oldum ki seçimler bittiğinde, CHP'nin işi bu anlamda gerçekten çok zor. Muhalefetin ittifakları bozmaması ve tüm bencil davranışları ve kötü geçmişi bir kenara bırakarak, özellikle İstanbul ve Ankara gibi Türkiye'nin iki büyük iline had safhada önem verip bu şehirleri asla kaybetmemesi gerekir. Bir önceki yerel seçimlerde ağır bir yara alan AKP'nin sözde beka sorunu üzerine kurup genel seçim havasına soktuğu bir seçim süreci vardı. Millet İttifakı dağılmazsa bu beka sorununun nasıl bir yalan olduğunu halkın hafızasına iyice işlemeli. Muhalefet, Cumhur ittifakı'na karşı sığınmacılar ve pek çok konuda güçsüzleşen Türkiye üzerinden çetin bir seçim kampanyası yürütmeli. Rize ve Erzincan'da doğru adaylarla yıllar sonra vekil çıkaran CHP, ittifakın diğer partileriyle arasını açmayıp halkta karşılığı olan adayları erkenden belirlerse ve kişisel çıkarlar yerine vatan için iş birliğine giderse, bedensel sağlığında sıkıntılar olup muhalefeti bölmek için elinden geleni yapacak olan Tayyip'in ruh sağlığını da etkileyerek pek çok yerde seçim sonuçlarını lehine çevirebilir. Hayırlısı!