CHP, Beykoz’daki adayını nihayet belirledi. Parti Meclisi’nin pek çok yerde olduğu gibi Beykoz’da da adayını geç açıklaması kısa zamanda halka ulaşmak açısından dezavantajlı bir durumdur. Hele ki, rakibiniz AKP’den geride olduğunuz Beykoz gibi bir yerdeyseniz CHP adayı ve örgütü açısından durum daha da zorlaşıyor.
Hani takım sporlarında güçsüz olan kadrodaki her sporcu karşısındaki güçlü olan kadroyu o gün iki kişilik bir güçle oynayarak ve disiplinden bir an bile kopmayan bir takım oyunuyla ancak yenebilir ya, CHP’nin Beykoz’daki durumu da bunu andırıyor. Yani Beykoz’da CHP adayının, ekibinin ve örgütün seçimi kazanması için tek başına iki kişilik iş yapması lazım. Aynı şekilde Beykoz’da CHP adayı, ekibi ve örgütü AKP’ye karşı kısa sürede geriden gelip sonucu lehine çevirmek istiyorsa son saniyeye kadar inançla ve taktik sadakatten kopmayan bir oyun anlayışıyla başarılı bir sonuç elde edebilir. Bu gerçekleri göz ardı eden bir CHP zaten kaybeder.
Z kuşağı ve küskün seçmenler
Köseler, CHP’li diğer adaylarına göre net olarak üç kuşağın hafızasında olan biri. 70 yaşın üzerinde olan 68 kuşağı, 60 yaşın üzerinde olan 78 kuşağı ve 81-96 arası doğan Y kuşağı Köseler’i belediye başkanı olduğu ve belediye başkanı adayı olduğu yerel seçim dönemlerinden hatırlıyor diyebiliriz. 96 sonrası ve 2000'nin ardından doğan ve çoğunluğu politikayla ilgilemeyip haklı olarak siyaseti sevimsiz bulan Z kuşağından ise Köseler ismini hatırlamasını bekleyemeyiz. O halde 18-28 yaş arasındaki seçmen sayısı tespit edilip Beykoz gençliğini sosyalleştirip etkileyecek net bir söyleme kısa sürede ihtiyacınız var demektir. Bununla birlikte cumhurbaşkanlığı seçiminin yenilgisiyle bu yerel seçimi anlamsız ve önemsiz görmeye başlayan morali bozuk muhalif kitleyi mutlaka sandığa çekme yönünde çalışmalar yapmak ayrı bir önem taşıyor. Ne de olsa bu seçime olan katılım milletvekilliği seçimleri ve 2 tur süren cumhurbaşkanlığı seçimlerine göre düşük olacağından bir önceki genel seçimde ve 2 turlu cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Beykoz’da oy kullanmayan vatandaşlar üzerinde çalışma yapılarak onlara ulaşmanın bir yolu bulunmalıdır. Ayrıca küskünlük yaşayıp inancını yitirmeye başlayan bu muhalif kitle halihazırda CHP ve cumhuriyet 100 yaşındayken bu seçim için yerelcilikten öte ulusal anlamlar içeren bir çağrı ile etki altına alınmak zorundadır. Eğer bunlar yapılmazsa CHP sandığa gitmeyen küskün muhaliflerden ve sandığa gitse bile CHP’ye yönelmeyip muhafazakar olmayan Z kuşağı ağırlıklı genç seçmenlerden dolayı kesinlikle oy kaybı yaşayacaktır.
Seçimi referandum havasına sokmak
Beykoz’daki seçim çok açık ki AKP ile CHP arasında geçecek. Bu iki parti hariç başka bir partinin belediyeyi kazanma şansı yok. Kazanacağını iddia eden ise yalan söyler. Ama her partinin kendini test etme ve Beykoz’u daha iyi yönetirim deme hakkı tabi ki var. AKP’nin Beykoz’daki avantajı MHP ile ittifaktan kopmaması. Dezavantajı ise YRP, DEVA Partisi ve SP ile ortak aday çıkaran Gelecek Partisi'ne belirli bir oy kaptırması olur. Yine de bu saydığım partilere oy atanların bir kısmı Beykoz’da belediye başkanlığı için AKP’ye kayacaktır. CHP’nin avantajı ise pek çoğu muhafazakar olmayan ve CHP dışındaki partilere oy atan belirli kitlelerden belediye başkanlığı için destek alması olacak. İYİ Parti, TİP, Zafer Partisi, DEM Parti ve Memleket Partisi'nin aday çıkarması ise CHP’nin Beykoz’daki dezavantajı. CHP’ye belediye başkanlığı için İYİ Parti, TİP, Zafer Partisi, DEM Parti ve Memleket Partisi’nin seçmeninden ve genel seçimlerde 0 virgüllerle ölçülen sosyalist/komünist partilerin seçmeninden mutlaka hatırı sayılır bir destek gelecektir. Bu sonuçlar eşliğinde AKP avantajlı olduğundan CHP’nin AKP, MHP, İYİ Parti, Zafer Partisi ve Memleket Partisi’nin milliyetçi tabanına yönelmesi kaçınılmaz bir zorunluluktur. AKP ve CHP'den bağımsız olmayı göze alan bu milliyetçi taban Beykoz'daki seçimlerde oy kullanan, duruma göre farklı tercihlere geçiş yapmaya müsait olan ve net bir şekilde en az yüzde 20-25 civarı oyu olan önemli bir kitledir. Hal böyle olunca Beykoz’da CHP’nin belediye kazanamama kaderini ancak ve ancak CHP’ye destek verecek olan Türk milliyetçisi seçmen değiştirebilir. O halde, CHP köklerinde ve genetik kodlarında bulunan milliyetçilikle Beykoz’daki milliyetçi seçmende şok etkisi yaratacak sert söylemleri kullanarak mutlaka kafa karıştırmalı ve özellikle AKP adayı ve Belediye Başkanı Murat Aydın’ı hedef alan söylemlerle birlikte Beykoz’daki bu kritik seçimi iki seçenekli bir referandum havasına sokmalıdır. AKP’nin Beykoz’da MHP’yle birlikte yüzde 40’ı net olarak aşan ve yüzde 50 bandını zorlayan bir gerçeği vardır. CHP’nin ise Beykoz’da bu yerel seçimde ancak yüzde 35’e yaklaşan ve onu biraz aşan, İYİ Parti seçmeninden alacağı hatırı sayılır bir destekle de yüzde 40’a dayanan bir potansiyeli bulunuyor. O zaman, CHP bu kısıtlı zamanda geçtiğimiz yerel seçimlerde olduğu gibi yine ağırlıklı olarak imar sorunu üzerinden bir politika izleyecekse gerçekten belediyeyi kazanma şansı yok denecek az olur. Malum, çok net bir gerçek var: Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç alamazsınız.
CHP önce kendi söylemlerini değiştirmek zorunda
Beykoz’da AKP ve MHP’nin seçmeninin potansiyeli uzun yıllardır her seçim sonucunda ya yüzde 50’nin yarısına yakındır ya da yüzde 50’den fazladır. Beykoz’da çoğunluk konumda olan bu önemli ve kemik kitle yıllardır imar sorununa çözüm bulmasa da kendisine umut veren AKP’ye ve Tayyip’e Beykoz’da hala da açık çek vererek oy atıyor. Bu seçmenin bu seçimde de imar konusundaki aynı umudunda bariz bir farklılık olacağını beklemek hata olur. Şöyle düşünün: Yardımların gelmeyip engellendiği o yıkıcı depremlerin ardından yapılan cumhurbaşkanlığı seçimleri ve genel seçimlerde bile düşünce olarak birbirine benzeyen o seçmen yapısının tercihinde ne Türkiye’de ne de Beykoz’da esaslı bir değişim göze çarpmadı. Bu da demek oluyor ki, Beykoz’da CHP sürekli olarak imar sorununa ve yıkım tehdidine ağırlık verme taktiğini yeniden gözden geçirmelidir. CHP, AKP seçimlere girdiği günden beri Beykoz’da aleyhine sonuçlanan seçimlerdeki o makus talihini bir türlü değiştirememiş olmasını imar konusuna verdiği gereksiz ağırlıkla birlikte, Beykoz halkına veremediği güvende aramalıdır. Demek ki, CHP ve adayı bu seçimde Beykoz’da bir değişim istiyorsa ilk olarak kendi taktiğini ve söylemlerini değiştirmekle işe başlamalıdır. Parantez açarak belirteyim: Bu noktada imar sorununu izah etmekten vazgeçmek değildir mesele, mesele bu süreçte bu önemli konuyu yeni çıkan halk düşmanı yasalar olsa da teknik detaylarla anlatmaktan çok, sade, vurucu ve anlaşılır hatırlatmalar ve benzetmeler eşliğinde AKP'yi sıkıştırarak halka aktarma meselesi olmalıdır. Eğer Beykoz’da halkın kısa sürede tercih değiştirmesini bekleyen bir CHP olursa en başta kendini kandırmış olur. Dahası, bu mantıktaki bir CHP 1 Nisan sabahında bile sonuçların analizini yapamaz hale gelir. Öyleyse CHP ne yapıp edip risk almalı, Murat Aydın'a karşı çetin bir kavga vermelidir.
Halka uygun bir dil arayışı
Peki Köseler’li CHP nasıl bir yol izler, ne tür söylemlerde bulunarak halkı etkilerse şansını artırabilir? İşin aslı Beykoz’da milliyetçiler başta olmak üzere muhafazakarları bile Murat Aydın'a ve AKP’ye karşı temkinli yaklaştıracak olan nice gerçekler kabak gibi ortadadır. Hele ki, maksat AKP avantajlısı olan Murat Aydın’ın oyunu düşürüp onun dışında kazanacak tek aday olan Köseler’in oyunu artırmaksa bu gerçekleri halka nasıl bir dille aktaracağınız önem taşır. CHP için işin püf noktası budur. Başta Beykoz’daki milliyetçilik hassasiyetini öne çıkarmak, Beykozluya çifte standart uygulanarak onlara yerinden ve yurdundan edilme korkusunu yaymak ve yine uygun dille yapılacak olan ısrarlı bir uzlaşı arayışıyla halka güven aşılama taktiği gütmek hiç şüphesiz Beykoz’da CHP’ye artı puan kazandıracaktır. Şimdi 4 adet ara başlığın altında CHP’nin adayı Alaattin Köseler’in AKP adayı ve mevcut belediye başkanı Murat Aydın’a karşı olan farklarını ve artılarını çeşitli örnekler vererek ele alalım.
Sahte dinci Murat Aydın’ın videosu ve Türk milliyetçisi Alaattin Köseler
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Tayyip, rakibi Kılıçdaroğlu’nu montaj bir karalama videosu üzerinden gerçekdışı söylemlerle meydan meydan kötüledi. Sonuç olarak, Tayyip arafta kalıp karar veremeyen milliyetçi seçmenin kendisini tercih etmesi sayesinde karşısında görmek istediği rakip olan Kılıçdaroğlu’na karşı seçimi kazandı. Ahlak olarak yanlış ama taktik olarak doğruydu bu ve tuttu. Şimdi aynı uygulamayı Köseler’in Murat Aydın'a karşı yapması lazım.
Köseler'in Tayyip'ten bariz farkı ve şansı şu: Bir, Murat Aydın’ın videosu yalan değil, gerçek. İki, Köseler, “Milliyetçiliği ayaklar altına aldık” demeyen ve sapına kadar da Türk milliyetçisi olan Beykozlu biri. Öyle ki, Gümüşsuyu’nda Boğaziçi’yle burun buruna olan Ermeni Vakfı’na ait olan arazinin önüne istinat duvarı çekilerek yapılan 80. Yıl Anıtı Köseler’in belediye başkanlığı döneminde yapıldı. Atatürk ilkeleriyle bütünleşen ve Avrupa Yakası’ndan da görünen 6 adet Türk bayrağıyla birlikte, Beykoz’un şehitlerinin isimlerinin bulunduğu, Bağımsızlık Marşı ve Gençliği Hitabe'nin olduğu ve rölyefler eşliğinde Atatürk’ün sözlerinin yer aldığı bu yapı bizzat Köseler’in Beykoz'a olan armağanıdır. Köseler ve CHP örgütü iki resim arasındaki fark misali Murat Aydın ve Köseler gerçeğini Beykozluların zihnine işlemelidir. Çünkü bir tarafta ziyaret ettiği esnaf Suriyelilerin kaçak sigara satıp vergi vermediğini söyleyince din sömürüsü yapan, Sureliyi kardeşi gibi görüp Türk milletinden öne koyan, milliyetçiliği yok sayan ve mülteci ve kaçaklar konusunda sahte bir ümmetçilik yaparak halka uzak duran, belediyede istemediği sendikaya izin vermeyip alım gücünü düşük tuttuğu taşeroncu anlayışıyla işçi barındıran bir Murat Aydın vardır. Diğer tarafta ise DSP adayıyken belediye başkanı olmadan önce halka ulaşmak için yaya giden, yine eski bir belediye başkanı olarak mütevazı yaşamıyla Kadıköy-Beykoz arasında gidip gelirken toplu taşıma kullanan, belediye başkanlığında ise 1500 vatandaşa kendi ürettiği projelerle iş sağlayıp başkanlığı döneminde belediyede çalışanın alım gücünü yüksek tutan ve Türk bayrağını Beykoz'a olan sevdasıyla Beykoz semalarında dalgalandıran, basketbolcu olarak Beykoz formasını terleten has Beykozlu bir Köseler vardır. Kaldı ki, Köseler’in ayakkabısının tabanı bile Beykozlu evinde kalsın, fabrikasında çalışıp daha iyi yaşasın diye yürüdüğü yollarda yırtılmıştır. İşte bu gerçekler ışığında seçmene referandumu andıran şu basit soru sorulmalıdır: 5 yıllık görevi boyunca Meclis'in ve bakanlığın kapılarını aşındırarak Beykozluya tapusunu ve hak ettiği değeri veren bir Türk milliyetçisi mi daha iyidir, yoksa Beykozlu olmayıp yıkım projeleriyle Beykozluyu yerinden etmek isteyen, Beykozlunun geleceğini zerre düşünmeyen ve tek adam gücüyle halktan bir 5 yıl daha dilenen sahte bir dinci mi?
AKP’den Beykozluya Yahudi taktiği
Hristiyanlıkta aforoz etmek kiliseden ve din kardeşliğinden çıkarmaktır. Tarihsel olarak Hristiyanlıktan daha eski olan Yahudilikte ise, cerm uygulaması Yahudilerin kendi içlerinde uyguladığı bir ceza türüdür. Cerm uygulamasında suç işleyen idam edilmez, hapis yatmaz. Ancak cerme tabi tutulanla en basitinden alışveriş dahi yapılmaz, ona hiçbir mal satılmaz. O, daima görmezden gelinir. Hatta ona selam bile verilmez. Bu da yetmez, cerme maruz bırakılana selam verip ilişkisi olana da kötü gözle bakılır ve o cerm uygulanan kişiye yakınlık gösteren bile bugün adına psikolojik şiddet ya da mobbing de denilen yıldırma taktiği ile korkutulur. Açıkçası, cerm görmezden gelmek, yok saymak, deyim yerindeyse kişiyi yaşarken öldürmektir. Günümüzde çokça kullandığımız ceremesini çekmek kelimesi buradan doğmuştur. AKP 20 yıldır Beykozluya bir Yahudi taktiği olan cermi uygulamakta, Beykozluyu bir dönem atadığı partili kaymakam Süleyman Erdoğan'dan tutun da çıkardığı mülksüzleştirme yasaları ve bakanlığa verdiği yetkiler eşliğinde işgalci ilan ederek dışlamaktadır. Açık ki, AKP Beykozluyu yerinde etmek amacıyla Yahudilerin kendi içinde uyguladığı taktiğe benzer bir yöntemle resmen yok saymaktadır. Kısacası, AKP Beykozluya hak etmediği bir cezayı “sen aslında işgalcisin” diye inandırmak istemektedir. Murat Aydın ise, bu Yahudi taktiğinde son halka olup işgalci diye cezalandırılıp yok sayılan Beykozluya son darbeyi vuracak olan kişidir.
Kazaratar Murat Aydın, tapuyu veren Köseler
AKP’li Beykoz Belediye Başkanı o Murat Aydın ki, Beykozlu için adeta son model bir kazaratardır. Bu Kazaratar’ın çoktandır yapacağı yıkımı ise halk tarafından sevilip karşılık bulan İmamoğlu’lu İBB engellemektedir. Kazaratar, Yahudi Üstün Cesaret Madalyası’nı alanın partisine sırtını dayayan ve kişisel olarak da pek bir vasfı olmayan kişidir. Öyle ki, esasında İBB projesi olan Beykoz sahiliyle Beykoz’dan gönderilecek olan Beykozlunun gözünü boyamaktadır. Bu Kazaratar, günümüz tabiriyle mekanın gerçek sahibi emekçi Kızılderili toprağına girmiş olan ve “medeniyet dedikleri tek dişi kalmış canavar” misali fırsat kollayan “Beyaz Adam” rolündedir. Yoksul Beykozlular Kazaratar için şehrin dışında olan banliyölerde yaşaması gereken, olsa olsa mutsuz bir azınlık olan gettolardan ibarettir. Kazaratar, parmağındaki yüzüğü tek serveti görüp sonradan halkı yoksulluk içindeyken Saray’da yaşayanın partisinin adayıdır. Tokatköy’de yıkımlar başlayınca oraya gitmekten korkmuş, AKP’nin kalesi Tokatköy’de yuhalanmıştır. Köseler ise, yabancılara toprak satışını karşılık aranmadan denetimsizce ve azgınca artıran AKP’ye karşı gerçekten parmağındaki tek yüzüğünü satacağını ama yurdun topraklarının böylesine gelişigüzel satılmaması gerektiğini belirten Rahşan Ecevit’in kurucu başkanı olduğu, aynı zamanda CHP efsanesi Kıbrıs Fatihi Karaoğlan Ecevit’in başkanlığını yaptığı DSP'deyken o Tokatköylüye şerhsiz tapu vermiştir. O halde Beykoz halkına bir daha sorulmalıdır: Topraklarımızı yabancıya satanların partisinde Yahudi taktiğinin bir figüranı olan proje adamı Kazaratar Murat Aydın’ı mı seçeceksiniz, yoksa halk gönüllüsü Kuvayı Milliye’nin partisi CHP’nin Beykozluya tapu dağıtan ve Beykoz’un öz evladı olan Köseler’i mi seçeceksiniz?
Köseler’li CHP’den Asena’ya, Bozkurt’a ve milliyetçiye mektup
CHP, Beykoz’da AKP’ye karşı kazanacak olan tek seçeneğin kendisi olduğunu diğer muhalif partilere sıklıkla dikte ettirmeli, AKP’nin Beykoz’da yeniden belediye kazanacak olmasından o parti örgütlerinin de sorumlu olduğunu hatırlatmalıdır. Bu anlamda CHP, en çok da Beykoz’da önemli bir potansiyele sahip olan milliyetçi partilerle diyalog kurma talebini defalarca reddedilse de son ana kadar ısrarla dile getirmelidir. Bu partiler sırayla MHP, İYİ Parti, Zafer Partisi ve Memleket Partisi’dir (Ayrıca AKP’li bir kısım seçmen de hedef kitledeki milliyetçilerdir). Bu parti örgütleri CHP’nin Beykoz’da AKP’den kurtulma teklifini doğal olarak kabul etmeyebilir, ancak Beykoz için kurulacak diyalogları reddeden partilerin seçmenleri bu el uzatma çabasını kamuoyunda görürse işte o zaman Beykoz’da CHP açısından işin rengi sandıkta verilecek olan destekle olumlu açıdan değişecektir. Ki, asıl amaç da budur. Çünkü örgütler her zaman belirli sayıdadır, halk ise akan seldir. Sadedle CHP, milliyetçi seçmene genel politikalar eşliğinde ve Murat Aydın öncülüğünde Beykoz’dan kovulacağına dair özel mektuplar oluşturmalıdır. Köseler ve CHP örgütü kesinlikle ve kesinlikle Asena ve Bozkurt’a davet göndermelidir.
Bilindiği gibi Murat Aydın, o meşhur videosunda sığınmacılara, kaçaklara pek bir ılımlı, pek bir sevecendir. Ancak konu has be has Türk evladı olan Beykozlu olunca aynı Murat Aydın, evlerinin yıkımına gık bile dememiş, hatta kandırılıp mağdur edilen Tokatköylüyü suçlu ilan etmiştir. Dolayısıyla bu Kazaratar yeniden seçildiğinde Beykoz’un başka mahallelerindeki vatandaşlara da Tokatköylüye takındığı tavırdan çok daha kötü bir tavır takınacaktır. Asenalar ve Bozkurtlar şunu iyice anlamalıdır: Devir artık Türkçe ustası, Atatürkçü okul müdürü ve öğretmen olan Ziya Ünsel’i 72 Mart’ında Beykoz Ortaokulu’na giderken para için iş yapan acımasız kontrgerillanın faşist mantıkla katlettiği bir devir değildir. Devir artık Beykoz’da yaşayan banka müdürü Ömer Sunar’ı 79 Nisan’ında evinde öldürüp üstüne de Mahir Çayan’ın adını kullanarak not bırakan ve o intikamcı kafayla devrim yapacağını sanan katillerin devri de değildir. Devir artık 79’un Nisan günlerinde Beykoz’da 2 polisi öldürmeyi marifet sayan gaddar tutumlu goşist kafanın devri hiç değildir. Devir artık 80 Temmuz’unda Ortaçeşme’de kullanılmaya müsait yobaz katillerce sırf devrimci olduğu için tek başınayken kahpece katledilen Paşabahçe Ferit İnal Lisesi öğrencisi İGD’li Ali Güley’i öldürenlerin devri de olmayacaktır, olmamalıdır. Beykoz’da halkın polisini de halkın gencecik çocuklarını da gün be gün öldüren devir çoktan bitmiştir. AKP’nin kendi geleceğini sağlama almak için her ne kadar halkı kutuplaştırma çabası olsa da en azından şu an için Türkiye’de sürekli hale gelen iç karışıklıklara ve iç savaşa kadar gidecek olan sağ-sol çatışmalarına benzer böylesine acılı bir süreç asla yaşanmayacaktır. Sınır yerine adeta yol geçen hanından geçen sığınmacı ve mülteci gerçeğine rağmen, asil halkın sağduyusu sayesinde artık öyle günler ne mutlu ki yaşanmamaktadır. Ancak bu Türk halkının sağduyusudur. Mültecilerin, sığınmacıların ve kaçakların aldığı kültür ve sahip olduğu vicdan böyle bir sağduyuya sahip olabilir diye düşünmek ise saflık olup toplumsal felakete yol açar.
99’da Beykoz’da sol bir parti olan DSP’den belediye başkanı olup 2014’te sağ bir parti olan MHP’den de belediye başkanlığına aday olan Köseler ve tüm destekçileri tabandaki milliyetçi-sol ittifak için kendi adaylarının farklı partilerden kabul görme gerçeğini bulundukları her ortamda artık bir avantaj olarak yansıtmalıdır. Bilinmelidir ki, Tunceli gibi solun güçlü olduğu bir yerde vakti halinde Kamer Genç gibi bir değer sağcı DYP’den seçilerek Meclis’e girmiştir. Siyasette ve hayatta yalnızca ölüler hata yapmaz. Türk aydını gazeteci Bekir Coşkun’a sahte bal satılmışsa, Türk Devrimi’nin ve aydınlanmanın öncüsü Büyük Önder Mustafa Kemal gençliğinde dolandırılmışsa, dillere destan futbolcu Maradona, söylediği bir şarkıda “İsa bile hata yaptıysa ben de hata yapabilirim” demişse, hele ki koskoca cumhurbaşkanı Fethullahçı tarikata karşı “kandırıldım” diye göz göre göre yalan söylemişse, CHP’nin adayı Köseler’in dönem şartlarında CHP ve MHP’den aday oluşunu böylesine kritik bir dönemde affedilmeyecek bir hata gibi görüp öne çıkarmanın AKP’ye muhalif olanlar açısından hiçbir manası yoktur. Aksine bu gerçek, CHP seçmeni nezdinde hala da en çok görülmek istenen aday olan Köseler için iyi bir durum olarak değerlendirilmelidir. Köseler’in 2014’te gerçekten AKP’ye muhalif olan MHP’ye aday olarak geçmiş olup ülkücü camiada kabul görmesi bugün CHP’liler tarafından seçimin kaderini belirleyecek olan Beykozlu milliyetçilere karşı olumlu bir koz, yeni bir el uzama taktiği olarak kullanılmalıdır.
Uzun lafın kısası, Beykoz’da Murat Aydın’lı AKP’nin belediyeyi yeniden almasını istemeyen kim varsa Alaattin Köseler’li CHP’yi desteklemelidir. Aklın yolu birdir. Aksini iddia eden ise Beykoz’u değil, kendi ikbalini düşünüyordur.