Bir insanın kendi kondisyonu, kendi yaraları ve travmaları tarafından yönetilmemesi için süreç kendi kimliğinin, kendi kişiliğinin ölümüyle eşdeğerdir. 
Gerçekte insandaki bir şey ölmez ama insan uyum sağlar, uyum sağlamayı öğrenir, büyür.

Bununla birlikte, düşük ateşte kaynatılan kurbağa gibi insanı akut veya kronik ıstırap içinde tutan yapıya, koşullanmaya dayalı kişilik, varlığın uyum sağlamasına izin vermeyecektir. Bildiğimiz gibi uyum sağlayamayan türler yok oluyor, peki önümüzdeki yıllarda insan ırkı hakkında ne söyleyebiliriz?

İnsan, bu süreçten geçip, çok korktuğu kişiliğin ölümünün olmadığını, bunun arkasında yatanın hayatla, bütünle saf bir bağlantı olduğunu keşfetmeye cesaret edebilecek midir? 
Uyum yerine bu seçeneği daha optimum gören insan kendini yok etme cesaretini gösterebilecek midir? 
Bütünle, dışıyla olan savaşından vazgeçmeye cesaret edebilecek midir?

Her birimizin geleceği bu soruların yanıtlarına bağlıdır. 
Bir toplum olarak, bireysel olarak zihinsel, duygusal ve fiziksel koşullanma ve koşullanma sürecini başlatmayı daha ne kadar erteleyeceğiz?

Şu anda toplum, yani onu oluşturan insanlar topluluğu bu süreci ne istiyor ne de destekliyor çünkü bu onun için karlı değil. 
Bununla birlikte, adaptasyon olmadan karlılık arayışı ve diyebilirim ki; farkındalık bizi her birimizi, hissettiği gibi doldurur, herkesi hissettiği ile tamamlar.