Hepimizin ölmeliyiz, ama insanlar ölümü unutuyor; yaşlılar, yetişkinler ölüm yokmuş gibi yaşarlar.

Ölüm bilinci ise doğada var olan en yüksek hassasiyettir. 
Eylemlerimiz yoğun çünkü zamanımız kısıtlı. 
Ölüm olmasaydı hayatın bile bir anlamı olmazdı. 
Zamanın farkına varmamızı sağlayan faniliğimizdir.

Ölüm büyük bir gizem değil, hayattır. 
Hayat büyük bir gizemdir.
Nasıl yaşamayı seçiyoruz, ne için yaşamayı seçiyoruz. 
İmparator Octavian Augustus hayatı bir ziyafete benzetiyordu: 
Tüm yemekleri, şarapları, sohbeti, müziği tattıktan sonra, diğer zevkleri bir huzur duygusuyla terk etmeye hazırsınız. 
Aksine çok az tatmış ya da hiç tatmamış olanlar midesinden bir ısırık alıp ayrılmaya çalışacaklardır. 
Gerçek trajedi ölmek değil, yaşamamaktır.

Bir an için dur, kim olduğunu düşün, ne olmak istediğini düşün. 
Günlerinize değer verin, hayatınızı bir anlam, bir amaç, "zenginlik", sevgi ile doldurun. Nasıl ve ne zaman öleceğimizi seçemeyiz ama şu anda sahip olduğumuz zaman, sadece bizim. 
Onu bir sanat eseri yapmak ya da kum gibi akıp gitmesine izin vermek bize kalmış.