Üzerinde yaşadığımız topraklar tarih boyunca, kimi zaman uzlaşı kültüründen uzak bir toplum, kimi zamanda hoşgörünün hukuk, örf, adet, din ve ahlak kurallarının hakim olduğu anların yaşanmasına sahne olmuştur.
Bu bağlamda, naçizane ben de bir nebzede olsa kıssalardan hisse alınması temennisiyle, empati yaparak toplumların farklı kesimlerinde yer alan kişilerin düşüncelerine tercüman olmak istedim.
Toplumun yapı taşları olan huzurlu bireylerin huzurlu aileleri, sonrasında ise huzurlu toplumları meydana getirdiğinin bilincinde, yaşadığınız hüzünlerin hiçbir zaman zihninizin yormamasını, merhamet, hürmet gibi duyguların vuku bulmasını dilerken:
Toplumun fertleri olarak, Siz etrafınızda yer alan bu olayların farkında mısınız? Bu ihtimaller hepimizden uzak olmamakla birlikte, olabilme ihtimalini de gözardı etmeden, halimize şükretmek gerekir diye düşündüm. Mesela: Cezaevlerinde güneş ışığına, doğaya hasret, hayatının baharında buralarda olan milyonlarca insan bulunuyor. Bu dünyada, savaş mağduru olanlar, dünyada çaresiz kalmış milyonlarca mülteciler, esir olanlar, bir lokma ekmeğe muhtaç kalarak açlıktan ölenler. Hastanelerin acillerinde bir nefes alabilmek için şifa bekleyen milyonlarca insan da bulunuyor. Sokakta yaşayan evsizler, farklı toplulukta yer alan kişiler adına yapılan ötekileştirmeler. Hayalleri ellerinden alınan, ailenin dahi ne olduğunu bilmeden büyüyen, insanlar bulunuyor…
Bunların yanı sıra, Emperyalist Ülkelerin, yaptığı zulümler nedeniyle, barışın, hoşgörünün, dayanışmanın, herkesin hakkına saygı duymanın yerine, nefret, düşmanlık, şiddet ve zulüm ortamlarının sayısı tüm dünyada gün geçtikçe artmaktadır. Maalesef, şer odakları farklılıkları benimsemek yerine, kendi çıkarları uğruna insanlık da dahil olmak üzere adeta yeryüzünü yok edecek duruma geldiler. Yaşanan olaylarda asıl sorun, sömürgeci ülkelerin, toplumsal şiddete ve savaşa başvurması değil, yapılan zulümlere karşı dünyada yapılması gereken itirazların yükselmemesi, ortak payda kültürünün olması için gösterilen çabaların zayıf kalmasıdır.
Velhasıl, hepimiz aynı havayı soluyoruz, aynı ortamları kullanıyor, aynı doğayı paylaşıyoruz. Hayatlarının merkezinde “Allah’ın Emirlerine, O’na Tam Teslim Olma” şiarı olmayan, ne yazık ki merhamet ve insani duygulardan yoksun milyonlarca insan da bulunuyor. Dünyanın farklı coğrafyalarında bunlar yaşanırken, madalyonun diğer yüzünde ise egoları tavan yapmış zavallılar var, işlerim kötü gidiyor, daha çok mal sahibi olamadım diye hüzünlenerek geçen ömürler…
Hiç biran olsun durup düşündünüz mü? Mazlumların dünyasında kıyamet koparken, onlar için duanın haricinde bir şey yapabiliyor muyuz? İnsanları anlamak ve yardımcı olmak adına, empati yapmak bu kadar imkansız mı?
Hepimiz farklı düşüncelere karşı önyargıdan uzak, toplumdaki her bireyin düşüncelerine ve davranışlarına karşı saygılı olup, farklı olanlarını ise tenkit etmediğimiz zaman, huzurlu bir toplumda hayatımızı idame edebiliriz.
Tıpkı Mevlana’nın dediği gibi: ‘’Kar taneleri ne güzel anlatıyor, birbirine zarar vermeden de yol almanın mümkün olduğunu…’’