Ülke gündeminde siyasetten ve ekonomiden başka bir şeyin konuşulmadığı, yatırımın insana yapılması fikrinin dillendirilmediği ve işsizlik oranının alıp başını gittiği şu günlerde bu yazıyı yazmak bir eğitimci sorumluluğudur. Belki de üniversite tercih zamanında yazılmasını daha uygun görenler olacaktır böyle bir yazıyı ama hayır, tam da zamanı. Sınava vakit varken, adaya ve ailesine biraz düşünme süresi vermek için bu yazıya tam da şu sıralarda ihtiyaç var. Zira vakit dar olunca insanlar çevresindekilerin izlediği yolu izleyip, sıradanlaşmış olanı tercih etme ve yapma eğiliminde oluyorlar.
Kendimden ve arkadaş çevremden, her yıl üniversiteye yeni gelen öğrencilerime de her fırsatta anlattığım birkaç anıyı paylaşarak başlayayım bu noktada. Mahalleden üç arkadaş düşünün, ikimiz üniversite okuduk birimiz okumadı. Üniversite okuyanlardan biri iş hayatına atıldı, esnaf oldu, krizlerle mücadele ediyor. Kapitalist ekonominin gereğince risk alarak yoluna devam ediyor. Diğer üniversite okuyan ben, uzunca bir işsizlik sürecinden sonra üniversitede çalışmaya başladım. Üniversite okumamayı tercih eden arkadaşımız almış olduğu bilişim sertifikaları ve geliştirdiği dil becerisi ile uzunca bir süre bilişim sektöründe İstanbul-Londra arasında çalıştı ve şu an yurtdışında şirket sahibi. Üniversite yıllarımdan bir diğer anım ise dört yıl boyunca finansçı olmak üzere okuyan, buna yönelik stajlar bulan azimli bir arkadaşımın hikâyesi. İşletme okudu, son sınıf öncesi work&travel yaptı, okulun son senesinde kafasında soru işaretleri vardı. Okul biter bitmez işe girdi, kamuda da özelde de çalışıp kendisine göre olmadığını anladıktan sonra sivil havacılıkla alakalı bir sınavda şansını denedi ve kademe kademe ilerledi. Şu an kendisi pilot.
Bu anlattıklarımın istisnai örnekler olmadığını, zamanın gereklilikleri olduğunu ortaya koyan pek çok bilimsel araştırma ve kavram söz konusu. İnsanlar artık eskisi gibi bir iş yerine girip ömür boyu orada çalışmak istemiyorlar. Zaten endüstri 4.0’a doğru adım adım gidilen dünyada ucuz işgücü sömürgesi olmaktan başka anlamı da kalmayacak yakın zamanda tekil işçiliğin. Diyeceksiniz ki zaten üniversiteyi masa başı iş için okuyoruz, işçi olmamak için. O noktada da sizi yapay zekâ tehdit edecek. Amerika’nın dev şirketi Amazon’un, Amerika’da hiçbir personeli olmadan, kasasız ve kasiyersiz bir süper market işlettiğini biliyor musunuz? Sadece kameralarla ve ürünlerin barkodlarını okuyan turnikelerle çalışan, otomatik şekilde cep telefonunuzdaki uygulama aracılığıyla hesabı kredi kartınızdan düşen bir sistem. Barkod sistemleri ve stok yönetimiyle pek çok işletmede muhasebecilerin işe katkıları sorgulanır hale geldi. Zaman ilerledikçe farklı iş kolları da teknolojik ilerlemenin bir gereği olarak risk altına girecek. Bu noktada iş kolları fark yaratmak adına değişim gösterecek ya da ortadan kaybolacaklar. Sesle dikte ederek dilekçe yazdırdığınız bir dünyada bugün hala mahkeme civarlarında rastlayabildiğiniz arzuhalciler sadece türkülerin belleğinde kalacaktır!
Çağımız, bir lisans diplomasına sahip olma çağı değildir. Kimse kusura bakmasın ama dünya eskimiş sistematik bilgilerin öğretildiği yükseköğretim kurumlarıyla dolmakta. Türkiye’de her ilde en az bir üniversite var ve üniversitelerin gayri safi milli hasılaya katkısı tartışılır bir konu. Hal böyle olunca da tetikte ve teyakkuzda olması gerekiyor gelecek kaygısı olan her ferdin. Artık insan ömrü uzun, ülkemiz aile bağları bozulmadığı sürece belirli bir süre işsizlik tolere edilebiliyor aile içerisinde ama kendi ekonomik özgürlüğünü sağlama şansı verilirse eğer kim on sekiz yaşını geçtikten sonra ailesine bağımlı yaşamak ister ki.
Bugün, artık İngilizce bilmeyen için okuryazar değildir diyebiliriz. Bugün, artık en azından ofis programlarını kullanamayan ve bilgisayar okuryazarı olmayan insanlara çağın gerisinde diyebiliriz. Günümüz eğitim sisteminin bireyleri hızlıca değişimlere ve yeni iş kollarına adapte edebilecek şekilde yeniden yapılanması gerekiyor. Ancak, eğitim sistemleri dünyanın her yerinde onlarca yıllık hantal yapılar ve pek çoğu dönüşüm geçirebilecek kadar esnek değil. Dolayısıyla da alınan diplomalar çağın gerisinden kalma yeterlilikleri onaylıyor sadece. Bu sebepledir ki artık diplomaların yerine sertifikalar konuşuyor. Google, Facebook, Microsoft ve daha pek çok dev firma sertifika eğitimleri veriyor. İnsanlar bu eğitimlerle iş buluyor ve kariyer planlıyor.
Yazdıklarımdan üniversite okumayın öğüdü sakın ha anlaşılmasın ama laf olsun bir diploma alıp da KPSS’ye gireyim düşüncesiyle de üniversite okunmasın. Bu düşüncenin bakiyesinde sırtı devlete yaslamak fikri var ki üretemeyen bir ülke olmamızın da baş sebebi bu fikirdir. Bunu kırmak için ise öğrenciyken bile kendi harçlığını çıkartacak kadar part time iş kovalamak benden genç kardeşlerime bir öğüt. Üniversite tercihlerine kadar şunları düşünün derim: Hangi bölümü istiyorsunuz, hangi şehirde kendinizi çağa hazır hale getirecek sertifikalarla donatabilirsiniz, ailenizin olduğu ilde üniversite okumak size ne kazandırır ya da ne kaybettirir, kendinizi biraz zorlayıp yurt dışında okuyabilir misiniz, kendi hayatınıza kendiniz mi karar vereceksiniz? Üniversite hayatından ve gelecekteki kendinizden neler bekliyorsunuz?
- - - -