31 Mart seçimlerinden sonra devamlı azalan saygı, şu sıralarda tamamen yok olmak üzere. Birileri seçim kazanırken birileri kaybeder. Demokrasinin gereğidir bu. Maç gibi, bugün yener sevinirsin, yarın kaybeder üzülürsün. Yani ülke yönetimi kimseye babasından miras kalmıyor.
Hanedanlık, Cumhuriyet ile birlikte ortadan kalktı. Tek sorun, demokrasi kültürü bir türlü oluşmadı. Oluşması da, yakın bir süre içinde olacağı görünmüyor. Bana göre sebebi çok açık maddi çıkar.
Bir yönetim kendine haksız kazanç yollarını kapatıp, kendi ve çocuklarının da dahil olduğu insanca hayat seviyesini uygulayacak tedbirleri alsın bak liyakat nasıl on plana çıkar görürsünüz. Böyle olmadığı için, seçimle gelinecek yerlere bile yönetimlerin müdahalesini daha cok göreceğiz. 15-20 yıl önce sayın cumhurbaşkanı, atanmışlar seçilmişlerin önünde olamaz diyordu. Ama kendi atama erkini elde ettiği için, şu an tersi uygulamalara bir şekilde dahil olabiliyor. Demokrasininin güvencesi, hukukun üstünlüğü ile sağlanır.
Ülkede Demokrasi varmı?
Sorusuna cevabı; Hukuka nekadar güveniyorsun, şeklinde verilir.
Tarih ibret alacaklar için sayısız örneklerle doludur. İş dönüp dolaşıp sen yaptıydın ben de yaptıma geliyor.
Bugün mağdur olan Chp, iktidarda olduğu yıllarda mağdur eden olmuştu. İktidar da Chp'nin geçmişteki karnesini ortaya çıkartıp kendine haklı gerekçeler bulmakta ve Türkiye ittifakına bir türlü geçememektedir.
Ancak 1980 yılına kadar yönetimi elinde bulunduranların amacı, daha çok toplumun tekamülü ile ilgili olduğuna şahit olduk. Tanzimattan beri düzeltilmeye çalışılan ekonomik sosyal ve kültürel vaatlerde hep tanzimat gölgesi vardı. Bu anlayış da Cumhuriyetin ilanına kadar devam etti.1980 darbesi ve akabinde iktidara gelen Ana vatan partisi, ülkede yeni bir gelenek başlattı. Artık paranın imparatorluğu başlamıştı. Tam liberal ekonomik modele geçmek için çırpınan TÜRK siyaseti, hala ne isaya ne de musaya yaranabilmis değil. Ancak artık yönetimleri belirleyen model, paranın rengini iyi tanıyan insanlardan müteşekkil bir anlayışı ortaya çıkardı. Seçilmenin kişi ve çevresine kazandırdığı sosyal itibar, ekonomik getirisi öncelikli güdü haline gelmeye başladı. Popülizmin siyasette önemli hale gelmesi ile bu tür siyasetçi modellerinin işini dahada kolaylaştırdı.
Artık birebir temastan çok sosyal medya ile kitle iletişim vasıtalarının kullanıllması siyasette yeni bir modelin de belirleyicisi olarak ortaya çıkmıştır.
Sonuç olarak Demokraside Avrupanın bir çok ulkesinden bir hayli gerideyiz. Demokrasinin önündeki engeller azalmıyor bilakis artıyor. Bunu dert edinen siyasetçiler arttıkça ve kampanyalarda bu söylemlere yer verildikçe demokrasi güçlenir. Toplumu gerginlestirerek siyasi rant sağlama modası daha da sürecektir. Birgün paranın öneminin kalmadığı, insanı eşrefi mahlûkat olarak kabul eden bir yönetim anlayışı ortaya çıkana kadar devam edecektir.