➡️ Dostoyevski epilepsi hastasıydı.
Sadece ölüme mahkûm edilip darağacından bağışlanmakla kalmadı, tüm hayatı boyunca tuhaf bir epilepsi türünden acı çekti.
Ayrıca kumara patolojik bir bağımlılığı vardı. Sürekli olarak alacaklılar ve kumar borçları tarafından kuşatıldı, hayatı her zaman sınırda bir hayattı, ancak bu onun karmaşık, eziyetli karakterler, takıntılarının tutsakları ve zihinsel bilukubasyonlarının yaratmasına izin verdi.
Ivan Karamazov, Raskol'nikov, Rogozin, Prens Myshkin sürekli deliliğin eşiğinde sallanıyor.
➡️ Çechov kendini hiçbir zaman büyük bir yazar olarak görmedi.
O, ölümsüzleştirdiği pince-nez'in lenslerinden parlayan bir hüzün havası olan, her zaman kibar, çekingen bir adamdı, Çehov'un eserlerinin çoğunda ortaya çıkan aynı melankolik hüzün...
Çok gençken tüberküloza yakalanmış, bu onun doktorluk mesleğini icra etmesine ve edebiyat alanında büyük başarılar elde etmesine engel olmamıştır.
Ancak bu başarı yalnızlığını hiçbir zaman yatıştırmadı, günlüklerine şöyle itiraf etti: "Mezarda tek başıma yatacağım, gibi aslında yalnız yaşıyorum."
➡️Tolstoy listeler yaptı.
Günlüğüne "kendisi için iyi niyet" yazmıştı. Savaş ve Barış'taki ikinci kişiliği Pierre gibi, sürekli olarak ahlaki gelişim kaygısıyla eziyet çekiyordu.
Elli yaşında kendini entelektüel arkadaşlarından uzaklaştırarak onların kibirlerini ve bencilliklerini ortaya çıkardı. "Bizim en içteki tatminimiz, mümkün olduğu kadar çok para ve övgü almaktı ve bunu başarmak için gazetelere kitap ve makale yazmaktan başka bir şey yapmayı bilmiyorduk". O andan itibaren kadın kıyafetlerinden, alkolünden, ayrıcalıklarından, sahip olduğu her şeyi satarak gelirlerini fakirlere bağışladı.
Sizi bilmem ama ben bir yazarı sevdiğimde hayatı, kim olduğu hakkında daha çok şey bilmek isterim.
Bazen bir yazar benim için bir arkadaşmış gibi sevgili olur, Çehov'a karşı bir sevgi ve insani sıcaklık hissederim, Tolstoy'a büyük bir hayranlık duyarım, Dostoyevski'ye tam bir yakınlık duyarım. Ve sana, aynısı mı oluyor? Sevdiğiniz özel yazarlar var mı?
Eda Duman