Özdemir İnce, 86 yaşında, şair, yazar, çevirmen ve donanımlı bir Türk aydını. Bu sabah katıldığı Forum Hafta Sonu programına sürekli çağrıldığı için gazeteci Namık Koçak'a teşekkür etti. Koçak da İnce'yi sözleriyle onurlandırırken, programın bitmesine saniyeler kala İnce, "Konuşmazsam ölürüm" dedi ve ağlamaklı oldu. Tüm bunlar yaşanırken, kamera yönü sunucu Koçak'a doğru çevrildi ama hıçkırıklı ses gayet net işitildi. Yıllara meydana okuyup var olmak ve var olurken özgürce düşünüp yaşama tutunmaktı bunun adı. İnce'nin bu duygu patlaması yaşama sevincinin bir film şeridi gibi önünden geçtiği ana denk geldi. İnce'den dökülen o sözler, o ağlayan ses, galiba biraz şunun özetiydi: Özgürce var olmak!
Atiba Hutchinson, 40 yaşında Kanadalı futbolcu. Beşiktaş tarihinde en uzun süre oynayan yabancı. 30 yaşından beri 10 yıldır aynı takımda. Kasımpaşa-Beşiktaş maçında Beşiktaş 4-2 öndeyken Atiba, son dakikalarda oyuna girdi. Beşiktaş, son saniyede penaltı kazanınca arkadaşları ve teknik heyet onun penaltı atmasını istedi. Şampiyonluk iddiası yok Beşiktaş'ın, maç da kazanılmış ama manevi değeri o kadar büyük ki o penaltının, Atiba, penaltıyı kaçırmasın diye babamla birlikte ekran başında dua ediyoruz. Atiba, golü attı ve maç 5-2 bitti. Sahadaki takım arkadaşlarıyla yedek kulübesinden sahaya girenler dahil tek tek sarılmaya başladı Atiba'ya. Muhtemelen attığı son gol olacak bu. Belli ki, Beşiktaş'ta ve aktif futbol hayatında son sezonu. Bunun adı, mesleğe saygı, aileye saygı ama her şeyden önce kendi vücuduna ve onu izleyenlere saygıdır.
Özdemir İnce ve Atiba, iki insan, iki ayrı soy. Biri siyah tenli, biri beyaz iki farklı karakter. Özdemir İnce, 86 yaşında tüm yaşama sevinci ve mesleğine olan saygısıyla ülkesi ve dünyası için yazıp konuşurken hâlâ da, Atiba da ülkesi Kanada'nın formasını Dünya Kupası'nda 100. kez terleten ilk Kanadalı olarak ve 40 yaşında 10 yıllık karpostal bir Beşiktaşlı olarak, yaşama sevincini ve mesleğe olan saygısını kanıtlıyordu.
Özdemir İnce, yaşama sevincini, hatta onurlu yaşamanın tadı ve güzelliğini ne de güzel anlatmış bir şiirinde:
"...Diyelim ki, idam sehpasına çıkmadan önce,
Son isteğimin ne olduğunu soruyorlar.
De ki: Döl yatağına ersuyu olmak istiyorum.
De ki: Ersuyuma bir yuva olsa,
Yeniden doğsam bir Gezi Parkı'nda.
Saka olsam, su dağıtsam.
Görünmez bir kalkan olsam.
De ki: Ölmeden yeniden doğsam.
De ki: Yeniden doğmadan doğsam.
Kentin dölyatağı bir meydanına
Sığınsam.
Adalet istesem..."