Nasıl Bir Toplum Olduk?

Eskiden böyleydi, şöyleydi diye başlarız söze. O da ayda yılda bir. Çocukları eleştirmek kolay, internetten akıllı telefonlardan başını kaldırmıyor d iye. Sanki biz büyükler her konuda mükemmeliz. Hükümetler, belediyeler, kamu kurumları, aileler; her şeyi mükemmel yapıyor, bir tek gençler ve çocuklar bunun farkında değil, sırf o sebepten de sanal ortamda fink atıyorlar.

Hani bir söz vardır, çuvaldızı başkasına batırırken, iğneyi de kendine batır. Nasrettin hoca hırsızın hiç mi suçu yok derken, bu nasihati pekiştiriyor. Her şeyin kaynağı kuranı kerimde Asr suresi 1ve 3. Ayetlerde mealen, “asra yemin olsun ki, birbirlerine hakkı tavsiye edip iyiliğe yöneltmeyenler dışında herkes ziyandadır. Sevgili peygamberimiz de, bir hadisi şerifinde(Abdullah b. Ömer, sahih Buhari) “hepiniz bir çobanın sürüsüne karşı olan mesuliyeti gibi, kendi sorumlulukları altında olanlardan mesuldür.”

Keza hiç kimseye sorumsuz bir hayat verilmemiştir, çocuklar ve akıldan yoksun olanların dışında.” Zamanla sosyal medya paylaşımlarında insanı hayretler içerisinde bırakacak paylaşımlara şahit oluyoruz. Bir aile içinde konuşulması gereken, eş dost akraba sohbetlerinde olması gereken bir çok mevzu, bütün dünyaya ilan edilebiliyor.

Komşuluk, akrabalık, eş dost ilişkileri zayıfladıkça, özel hayatlar anonimleşiyor. Tıpkı bir sanatçının özel hayatına ayıracak zaman darlığı sebebiyle yaşantısının umumileşmesi gibi. İnsanın doğasında, bilinmek, tanınmak, beğenilmek gibi hasletler tabi ki vardır. Ancak bu kompleksleri nefsi emare ile frenleyip, kendine has yaşam tarzına göre, bir tasnif yapmaları gerekir. Bu sistem bozulduğunda tıpkı, kanser hücresinin insan vücuduna yaptığı tahribat gibi, toplumların genetik yapısını ortadan kaldırır, onu farklı bir organizmanın ürünü yapar.

Bu sebeple topluma yön verenlerin, sorumluluk sahiplerinin, imtihanı da ağır olacaktır. Bu alemde ki bozulmuşluğun ve kokuşmuşluğun müsebbibi olmakla kalmayıp, diğer alem de de yakalarını kurtaramayacaklardır. İnsanların birbirlerini anlamada da güçlük çektiklerine şahit oluyoruz. Mesela işsizlik var desen hemen biri çıkıp; -paraya mı ihtiyacın var deniliyor.

Ekonomi iyiye gitmiyor desen;-Arabalarımızı park edecek yer bulamıyoruz deniliyor. İstanbul kanalı projesi oldu bittiye getirilmemeli iyi hesaplanmalı desen hemen biri; sen CHP’ li misin diyor. Partili cumhurbaşkanlığı, Türkiye demokrasisine olumsuz etki yaptı desen hemen biri; iyi partililer gibi düşünüyorsun diyor. Hür düşüncenle bir fikri paylaşım yapıyorsun, anında biatçı bir kafa tarafından hedef tahtasına konuyorsun. İnsanların ille bir Şeyh bulması gerekmez.

Bu düşünce kadar bir lidere biat edeni de normal karşılamak gerekir. Ben 45 sene önce neredeysem hala oradayım. Ancak 45 sene önce yanım da olanları göremediğim gibi bunu bir handikap olarak da kabul etmiyorum. Fikirler müspet yönde gelişmeli ve değişmeli tabi ki, usul olarak buna karşı değilim ancak asıl olarak bozulmamalı. Ülkenin ve çocuklarımızın geleceği, aydınlık ve üreten beyinler sayesinde olacaktır. Aksi takdirde, bu gün teknolojinin dünya patronları, çocuklarımızı, ailemizi ve ülkemizi tehdit etmeye devam edecektir.

Bu esaretten kurtuluşun yolu üretken ve hür kafalarla ve geleneği geleceğe taşıyacak beyinlerle mümkün olacaktır. Netice olarak ne ekersek onu biçeceğiz, elma ağacında hiç bir zaman hıyar yetişmeyecek. Hıyar üreticileri ise kendi üretime devam edecek. Toplumu yönetenler toplumun dertlerini kendine dert edinmediği sürece hiçbir şey iyi olmayacak.

Kalın sağlıcakla.