Şimdilerde Tekirdağ İl Müftüsü olan Mustafa Soykök, geçmişte Manisa'ya il müftüsü olarak atanıyor. Günün birinde Manisa'nın Kırkağaç ilçesinde müftülük yapan Mehmet Deniz'i ziyaret ediyor. İlçenin müftüsü Mehmet Deniz ise Türkiye Diyanet Vakfı bütçesinden yemek ısmarlamak yerine Mustafa Soykök'e, kendi cebinden az veren candan çok veren maldan tarzıyla simit-peynir ısmarlıyor. Soykök denen bu adam, herhalde kendisinden daha az maaşa çalışan ilçe müftüsü Mehmet Deniz'den ne de olsa devletin kasasından diye kuzu çevirme falan bekliyordu. Tabi Soykök, beklediği ile karşılaşmayıp hayal kırıklığı yaşadığından olsa gerek ilçe müftüsüne uyuz oldu. Ya hu bir kere ziyaret denen şey, karşılıklı nezaket işidir. Varsa çay-kahve içilir ya da içilmez. Hadi misafirin önüne kuru pasta konsun bir de. Ama Musta Soykök gibi devletin malı deniz yemeyen keriz mantığında olan adamlar alışmış kudurmuştan beterdir misali simit-peynire burun kıvırırlar. İşlerine gelmez. Aynı zamanda pohpohlanmaya alışmışlardır. Mehmet Deniz, belli ki öyle yalaka bir tip olmadığından Mustafa Soykök ona gıcık olmuştur.
O zamanlar Balıkesir İl Müftüsü olan bu Soykök, diyanete bir yazı yazıp ispiyonluyor ilçe müftüsü olan Mehmet Deniz'i. Şikayetler ise çok ilginç: Kırkağaç Müftüsü Mehmet Deniz, çok sade giyiniyormuş! Müftülüğe hizmet aracıyla gitmek yerine motosiklete biniyormuş! Yok, bisiklet sürüyormuş! Hafta sonları tarımla falan uğraşıyormuş! Ee, ne güzel işte. Adamcağız devlete tasarruf sağlayan, vatan toprağına aşkla hizmet eden, şatafattan uzak münzevi bir yaşamla birleşen dervişane bir karakter belli ki. Sonra diyanet bu adamı uyarıyor, sonunda kınama cezası veriyor. En nihayetinde, Mehmet Deniz'in müftü mevki düşürülerek müftü olan adam Balıkesir'deki il müftülüğüne vaiz pozisyonunda sürgün ediliyor. Şu onur kırıcılığa bakın! Mobbing dedikleri bezdirme durumu yani. 5 çocuklu adam, işinde başarılı ve 4-6 yaş arası çocukları Kuran okuma, yetiştirme konusunda takdir ediliyor. Ama başarı cezasız kalmaz örneği gibi Mehmet Deniz'e bunu yapıyorlar. Gel zaman git zaman vaiz yapılan Mehmet Deniz, intihar ediyor. Mehmet Deniz'i intihara sürükleyen kafa, Dolmabahçe'de müezzinlik yapan ve eşi kanser olan Fuat Yıldırım'ı, Gezi Direnişi'ndeki vatandaşlar camide içki içmedi dedi diye dürüstlüğü yüzünden sürgün eden kafadır. Bunlar dürüst, sade insanı sevmez. Sarayda yaşama hayalleri, makam mevki düşleri, midelerini yemekle doldurma amacıyla yaşayan vicdansız ve kötü insanlardır bunlar. Bunlar hiç bitmez. Her yerde vardır bunlardan. İş hayatında, okulda, sokakta her yerde görürsünüz. İyi, normal insanlar bunlara bakınca kusası gelir. Tabi lafa gelince bunlar, Yaşar Usta'yı severler ama hep Fabrikatör Fehmi Bey gibi olmayı düşünürler, o da ayrı bir konu.
Şu da garip mesela, bir tane imam, vaiz, müftü falan çıkmıyor mu, ya biz ne yapıyoruz acaba diye? Yazık değil mi demez mi, demez! Pilot uçakta namaz kılınmaz deyince işten atılır. Pilot için bir pilot ya da örgütlü güç bir şey demez doğru düzgün. Bir baba çocuğuna okul pantolonu alamadı diye intihar edince öğretmeni, müdürü, müfettişi falan genelde ayrı suskundur. Bir iş bırakalım şöyle, esaslı bir tepki verelim demezler, diyemezler. Ki, bizim memurumuz korkaktır genelde. Sonra dürüst siyaset olsun, dürüst insanlar görev yapsın falan diyorlar, diyoruz. Peki sen ben, dürüst insana ne kadar sahip çıkıyoruz ki? Vaiz yapılan müftü intihar etti, yazık. Çok yazık! Ama biz toplumsal anlamda çoktandır suskun kalıp tepki vermeyerek, intiharı, şehitleri, kaybolan canları ve nice değerlere yapılan haksızlıkları normalleştirerek zaten o intiharı gerçekleştirdik bile. Müftünün intiharı toplumsal intiharımızdır. Geçmiş olsun!