Beykoz'daki kadınlar plajı ile belediye başkanı Murat Aydın dahil övünenler var. Çok güzel yaptık, çok güzel oldu, kadınları ayrıca düşündük gibi garip övünmeler bunlar. Oysa toplumsal hayatta erkekle kadını ayırmanın bariz bir örneğidir o plaj. Neden halk pazarında kadınlar pazarı tabirini kullanmayız, çok basit, halk erkekten oluşmadığı için de ondan. Bir markette, bir bakkalda kadınlara özel diye bir yer yok mesela. Bu da alışverişi yalnızca erkek yapmadığı için. Tabii Beykoz'da bu plajın oluşturulma sebebinde açık ki kadınların uzuvlarını, hatlarını, tenini, hatta saçını erkeklerden saklama amacı var. Tüm bunlara rağmen, bu plajda görev yapan cankurtaranın erkek olması geçtiğimiz günlerde tartışma yaratmıştı. Bu da o plajla övünen o muhafazakar siyasetçilerden oluşan belediye takımının yaptığı işe verdiği değeri gösteriyor. Yani biri boğulsa o plajda ya da denizin içinde sağlıkla ilgili bir sorun yaşasa kadına olan ilk müdahale erkekten olacak! Olsun elbette ama bir canın kurtulup iyi olmasından çok erkeğin kadına dokunmasını ön plana alıp bunu ayıp ve günah sayan zihniyetin medeni olma şansı yok. Sonuçta plajın yapılmasındaki amaç erkekle kadının yan yana olmaması. Gelgelelim, kadın ya da erkek iş hayatında, okulda, sosyal hayatta, sağlık alanında yan yana gelmezse o toplumun ileri gidip yükselmesinden bahsedemeyiz. O plaj da temelde kadınlara özel değil, kadınları toplumsal hayatta erkeklerden uzak tutma gayesi taşıyor.
Şimdi kadınlar bu plaja gelirken onlara araçlarla yalnızca kadın şoförler mi eşlik ediyor, hayır. Bu kadınlar yarın çarşıya-pazara çıktığında alışverişi sadece kadın pazarcılardan mı yapıyor, yine hayır. O kadınlar tedavi ve kontrol için hastanede yalnızca kadın doktordan mı yararlanacak, tabii ki hayır. E o zaman, bu kadınlar plajının sonu kız çocuğuna ayrı okula, kız çoçuğunun erken yaşta iradesi dışında aile ve de toplum baskısıyla dini şartlar eşliğinde yaşatılmasına kadar gidiyor. İşte çocuk gelin gibi iğrenç bir tanımlama böyle bir yaşamı dayatanlar tarafından açığa çıkıyor. Hatırlayın, bundan birkaç yıl önce Diyarbakır'daki Kuran kursunda ufacık çocuklar yanarken ne devletin kurumları kurstaki düzgün yaşam şartlarını denetledi ne de kursun yöneticileri insana değer veren bilim ve teknolojiden yararlandı. Sonuçta ihmalller eşliğinde cayır cayır yandı çocuklar. Ufacık çocukları aile olarak, laiklikle sorunu olan devlet olarak kuzunun kurda emanet edilmesi gibi böyle ölüme göndereceksiniz ama kadınlar plajında erkeklerden uzak durmanın yollarını arayıp bulurken bizim Beykoz'daki bir kısım muhafazakar belediye takımı gibi övüneceksiniz, yok öyle bir dünya! Hele ki bu çağda, bu şartlarda kadınlar plajı gericilikten başka bir şey değildir. Kadın yanarken erkek itfaiyeci kurtarır mı, kurtarmaz mı ya da bir kadına boğulurken erkek cankurtaran müdahale eder mi, etmez mi, diye düşünmek net bir şekilde yobazlıktır. Ülkede İslam inancı yaygın, doğru. Fakat İslam devleti değiliz ve o tür çağdışı baskıcı devletlerin dünyadaki sabıkalı yeri ortada. İslam peygamberinin bile eşi yüzyıllar öncesinde erkeklerin bolca bulunduğu ortamlarda ticaret yapan bir iş kadınıyken bu çağda kadını sosyal hayatta erkekle ayırmak yobaz işidir. Kaldı ki, kadınlar plajının kurulması amacında kadının şusu busu gözükmez anlayışı sosyal hayattan iş hayatına, turizme kadar her şeyi olumsuz etkiler. Dünyadaki itibarın aşağı iner. Zaten Türkiye'deki muhafazakar iktidarlarla cumhuriyet devrimiyle kazanılan o itibar her alanda aşağı indikçe iniyor ve çıkıp da bir belediyenin kadınlar plajı ile övünmesi saçma ve ahlak dışı bir durumdan başka bir şey değil. Kadınlar plajı ile övünen basketbolda, voleybolda göğsümüzü kabartan ulusal takımımız ve kulüplerimizle, uluslararası alanda başarı getiren kadın sporcularımızla, sanatçılarımızla ve bilim kadınlarımızla asla övünmez. Ha, övünüyorsa o zaman kadını sosyal hayattan dışlayarak kadını bedeni üzerinden din referansıyla siyaset yapmayacak. Halka şirin gözüküp rol yapmak da ahlak dışı bir şey sonuçta. Açık ki, Türkiye'de muhafazakarların ahlak sorunu ve vicdansızlığı oluyor, laiklerin değil.
Atatürk'ün bu yurdun genç kız ve erkek çocuklarıyla Florya'da denizin içinde bulunduğu bir fotoğrafı vardır. Bayılırım o kareye. Ülke işgalci barbarlardan kurtarılmış, kadına değer verilmiş, insanlar düzgün bir şekilde eğitim almaya başlamış, eşitlik, özgürlük, laiklik toplumsal hayata yayılıyor ve bunların kanıtı resmen o fotoğrafta saklı. Şimdi sol siyasetçiler ya da sağ tandanslı da olsa seküler olan, yani dünyacı olup öbür dünya satmamaya meyilli düzgün sağ siyasetçilerin de cenazesinde kadın istemeyen tarikat önderlerine, o cenazeye gidip reklam yapan siyasetçilere ve bu kadınlar plajı gibi saçma oluşumlara iki çift laf etmesi lazım. Bizim Beykoz basını genel anlamda dinin sosyal hayata karışması gibi konularda uyur, çekinir. Muhafazakarlık denen virüs burada yaşayıp muhafazakar olmayanın bile damarlarına işlenmiştir ne de olsa. Basın siyasetçileri uyarmıyorsa burada bir tane siyasetçi dahi olsa çıkıp muhalefetini konuşturacak. Siyasette dilini korkak alıştırırsan fark yaratamazsın. Zaten fark yaratamadığıın için bu haldesin. Türk toplumu bile ezici çoğunluk olarak tarikatlar kapansın isterken kadını sosyal hayatta dışlayan konularda o rüzgarı arkana alamamak senin suçun, senin eksikliğindir sayın muhalefet. Ne diyor Atatürk: "Laiklik adam olmaktır." Siz de adam olun! Korkak olup birilerinin kuklası olmayın. Kemalizmi artık bu kadar çiğnemeyin, çiğnetmeyin. "Kemalist devlet, yıkılacak elbet!" diye slogan atıp bunu sözde laik devlette bayraklaştıranlara karşı 2023 gelirken ayık olmanız lazım, çünkü Türk ulusu her halükarda muhalafete Cumhur İttifakı'ndan daha çok destek verecek. Bunu her anlamda iyi değerlendirmek de bizzat halkın desteklediği muhalefetin elinde.