Hangi Erdoğan?

Siyasetçilerin zaman zaman söylemlerinde değişikliğe gittikleri, ülkemizde olağan bir durum haline gelmiştir. Pek çok siyasetçide bu değişikliklere şahit oluyoruz. Biliyoruz ki hatasız kul olmaz. Ama Sayın Erdoğan’ın bu konudaki performansı diğerlerinden çok farklıdır. SayınCumhurbaşkanının bazen yıllar, bazen aylar, bazen haftalar, bazen günler, bazen saatler ve hatta dakikalar içerisinde bile görüş değiştirdiğine defalarca şahit olduk. 

Ben de bunlardan ilk aklıma gelenleri derledim:

“Biz geldik Esad kardeşimle konuştuk. Türkiye ile Suriye’yi iki kardeş ülke haline getirdik.” diyen de, “Zalim Esed’in (bu aşamada Esad ismi de Esed’e dönüyor) hükümdarlığına son vermek için Suriye’ye gittik.” diyen de Sn. Erdoğan’dı. 

“Bu fakir bu görevde olduğu sürece terörist Bronson’u alamazsın.” diyen de, kısa süre sonra Trump’ın talebiyle‘terörist’ rahip Bronson’u hapisten çıkarıp ülkesine gönderen de Sayın Erdoğan’dı.

“Elimizde görüntüler, her şey var. Bu adam (Deniz Yücel) tam bir ajan terörist. Kesinlikle vermeyeceğiz. Ben bu görevde, bu makamda olduğum sürece asla!” diyen de, Almanya’nın devreye girmesiyle ‘terörist-ajan’ Deniz Yücel’i ülkesine gönderen de Sayın Erdoğan’dı.

“Burada özür dilemesi gereken biz değiliz. Özür dilemesi gereken hava sahamızı işgal eden Rusya’dır.” diyen de, “Rusya’ya çok üzgünüz.” deyip özür dileyen, ardından milyarlarca dolarımızı vererek S-400 füzeleri satın alıp depoya kaldıran da Sayın Erdoğan’dı.

Mavi Marmara konusunda, “Eğer otorite biz isek, otorite olarak izni ben verdim.” diyen de, bir süre sonra, “O yolculuğa çıkarken günün başbakanına, yani bana mısordunuz?” diyen de Sayın Erdoğan’dı.

Davos’ta dönemin İsrail lideri Şimon Peres’e dönerek “Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz.” diyen de, çok değil, sadece bir saat sonraki basın toplantısında “İçeride herhangi bir şekilde ne İsrail halkını, ne Peres’i, ne de Musevileri hedef aldım.” diyen de Sayın Erdoğan’dı.

Türkiye’ye gelen ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ve beraberindeki ABD heyeti için, “Ben onlarla görüşmeyeceğim. Onlar karşıtlarıyla (mevkidaşları)görüşsün. Ben ancak Trump ile görüşürüm.” diyen de, hemen ardından aynı heyetle görüşen de Sayın Erdoğan’dı.

“Ey Avrupa Birliği kendinize gelin. 3 milyon 600 bin Suriyeliyi size göndeririz.” diyen de, sadece 2 ay sonra, “110 bin Suriyeliye vatandaşlık verdik, diğerleri için de süreci hızlandırdık. Bu insanlar Türkiye’de kaçak göçek yaşamasın.” diyen de Sn. Erdoğan’dı.

“Siyasi hayatımda ne aldanan oldum, ne de aldatan oldum. Bundan sonra da ne aldanan olurum, ne de aldatan olurum.” diyen de, sonrasında “Fetönün bizim zamanımızda büyüdüğünü inkar edemem. Ama aldatıldık.” diyen de SayınErdoğan’dı.

“Çözüm sürecinde valilerimiz kendilerine verdiğimiz talimatlar gereği, terör örgütlerine karşı operasyonlara girmediler.” diyen de, “Sonra anladık ki silah vs.depolamışlar.” diyen de Sayın Erdoğan’dı.

“Kalbimde başkanlık sistemi yatıyor.” diyen de, “Hayır ben öyle bir şey demedim.” diyen de Sayın Erdoğan’dı.

Başka bir konuşmasında “Biz başkanlık sistemini şahsımıziçin istemiyoruz.” dedikten dakikalar sonra aynı konuşmasında, “Başkanlık sistemi şahsımın projesidir.”diyen de Sayın Erdoğan’dı.

“73 milyon insanımız Türkiye Cumhuriyeti üst kimliği altında birdir. Üst kimlik T.C. vatandaşlığıdır. Bunun altında birçok etnik unsur vardır. Başbakan olarak Kürt sorununu savunuyorum.” diyen de, “Biz Kürt sorunu yoktur diyoruz. Her kim Kürt kardeşimin hakkını gasp etmeye kalkarsa karşısında beni bulur.” diyen de Sayın Erdoğan’dı.  

“Biz PKK ile görüşmedik. Görüştüğümüzü söyleyenler şerefsizdir.” diyen de, “PKK ile görüşen arkadaşı ben gönderdim. Sıkıntısı olan bana söylesin.” diyen de Sn. Erdoğan’dı.

Yukarıdaki satırlarda okuduğunuz gibi, özellikle son yıllarda Sayın Cumhurbaşkanının pek çok söylemi bir önceki ile 180 derece farklılık göstermekte!..

Tüm bu geri dönüşlere rağmen toplumda, “Hakikaten Cumhurbaşkanı dün siyah dediğine bugün beyaz diyor, bugün beyaz dediğine yarın siyah diyor. Bu işte bir tuhaflık var.” deyip sorgulamak yerine, “Reisimiz ne yapıyorsa doğru yapar. O’nun bir bildiği vardır.” diyen bir kesim var. Oysa ki Allah kullarına düşünsünler diye akıl vermiş. Hz. Peygamber, “İnsanlar ahmaklığı ile günahkârlardan daha büyük hatalara düşerler. İnsanların yarın kıyamet gününde mertebeleri akıllarını kullanmaları nispetindedir.” diyor. Lakin insanlar akletmek ve sorgulamak yerine kolaya kaçarak, kayıtsız şartsız biat etmeyi seçiyor. Peygamberlerin bile hatadan münezzeh olmadıklarını bildikleri halde Sayın Erdoğan’a ya da başka bir siyasetçiye hatadan münezzehmiş gibi körü körüne tabi olmak, gün gibi ortada olan yanlışlara ses çıkarmayıp sorgulamamak, aklı süresiz izne göndermektir.

Tekraren söylüyorum, hatasız kul olmaz. Biz de insan olarak yöneticilerin yaptıkları bu hataları görmekle, kendi hatalarımızı da düzeltmekle mükellefiz. Ahiret günü sorgu meleklerine, “Benim hatam yok. Benim hatam söylediklerine ve yaptıklarına amel edip Cumhurbaşkanımızın peşinden gitmekti. Beni hataya o sürükledi.” diyebilirsiniz. Lakinpeşinen söyleyeyim, bunu söyleyerek yırtamazsınız.Bilesiniz...

Dostluk ve Muhabbetle...