İkincisi, CHP, Beykoz’da milliyetçi damarı güçlü olan seçmene yönelmeli. İYİ Parti, MHP, Zafer Partisi ve Memleket Partisi’ne oy atan vatandaşın güvenini kazanamayıp onlardan oy devşiremeyen bir CHP, Beykoz’da seçim alamaz.
Üçüncüsü, CHP, Beykoz için niteliğinden ziyade en çok oyu getirecek belediye başkanı adayını ve meclis üyelerini belirlemezse Beykoz’da birinciliğe uzanamaz.
Son olarak, CHP, Beykoz'da sorunları çözümleriyle birlikte harfi harfine bilen sabırlı ve nitelikli bir ekiple sokak sokak dolaşarak gecesini gündüzüne katmazsa, esnaf dükkanında, derneklerde, salonlarda ve kahvehanelerde halka karşı duyurduğu vaatlerinde söylem birliği yapmazsa seçimi kazanması hayalden öte geçemez.
Açık bir gerçek var: AKP, Beykoz’da bir-iki seçim dışında her dönem rahat kazandı diyebiliriz. Referandumlar, cumhurbaşkanlığı seçimleri, genel seçimler ve yerel seçimler...
Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul’da az bir farkla belediye başkanı olduğu ilk seçimde bile Beykoz’da AKP adayı Binali Yıldırım öndeydi, ancak tekrarlanan ara seçimde yüzde 50’yi dahi aşamayan bir oy oranıyla CHP adayı İmamoğlu, Beykoz’da güç bela birinci oldu. Bunun sebebi, Beykoz’da CHP seçmeni dışında milliyetçi seçmenin, HDP dahil işçi sınıfı siyaseti yapan sol partilerin ve en önemlisi AKP’ye oy atan vatandaşın bile mağdur olup hakkını arayan İmamoğlu‘na sahip çıkmasıydı. O halde CHP’nin Beykoz’da İmamoğlu‘nun kazandığı aynı formülü tıkır tıkır işletmesi gerekir. Fakat şu dönemde bu o kadar kolay değil, çünkü 2019’daki şartlar CHP için bugün mevcut değil.
Alaattin Köseler, 99’daki yerel seçimlerde Beykoz’da DSP ile ipi göğüslemişti. Sol bir parti olan DSP’de bir dönem belediye başkanlığı yaptığı için bazı AKP’liler dahil muhalefete oy veren Beykoz halkında hâlâ da hatırı sayılır karşılığı olan biri o. Herkes tarafından bilinmese de kendisi, tıpkı İmamoğlu ve Mansur Yavaş gibi sağ kökenli. Köseler‘in koalisyon hükümetinin avantajını kullanarak Tokatköy’de halka dağıttığı tapular onun şeref madalyasıdır. Köseler, 2014’teki yerel seçimlerde CHP yönetimine kızıp MHP’ye geçerek yersiz bir hata yaptı ve belediye seçimlerine MHP’den aday olarak girdi. Ama herhangi bir fark yaratamadı. Hatta 2009’daki MHP adayından daha az oy oranına sahipti. Her şeye rağmen Beykoz’da AKP’li olmayan son belediye başkanı olduğu için belirli bir kesim tarafından sembol olarak kabul edilip özlem duyulan Köseler, Beykoz’da belediye başkanı adayı olarak yarışıp kaybettiği 3 seçimden birine özellikle dikkat çeker. Daha doğrusu, kendisi o seçimlerde takılı kalan biri.
Köseler, 2009’daki yerel seçimlerde AKP’nin kalesi Çavuşbaşı’nın Beykoz’a dahil edilmesinden yakınır ve önüne gelen her fırsatta AKP’nin Çavuşbaşı hamlesi olmasa CHP adayı olarak seçimi alacağını hatırlatır. Hatta 2009’daki o seçimde Beykoz’daki CHP örgütünün bırakın saha çalışmasını, sandığa itirazlarda bile kendisini yalnız bıraktığını adeta cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından sitem eden Muharrem İnce‘ye benzer bir şekilde özellikle vurgular. Gerçi 2009’da Beykoz’da yapılan o seçimdeki olası itirazlar AKP’nin CHP’ye karşı attığı farkı kapatmayacaktı. Ama yine de Köseler, o zamanki kaybı nedeniyle doğal olarak hüzünlü ve bu olayı adeta bir dram haline getiriyor.
Oysa bahsi geçen o seçimde Saadet Partisi’nin Beykoz halkında karşılık bulan adayı Salih Birinci ile yüzde 10’a yakın bir oy oranı vardı. 2009’daki yerel seçimlerde AKP’nin oylarını bölen Saadet Partisi yükselişteydi. Bu tehlikeyi gören Tayyip, Saadet Partisi’ni böldü ve Türkiye genelinde olduğu gibi Beykoz’da da Saadet Partisi’nin gücü eriyip gitti. Köseler, 99’da belediye başkanı olduğunda ortada AKP diye bir parti yoktu ve kendisi halkta karşılığı olan sağ partilerin bölünmesiyle yüzde 27’lik bir oy alarak çok az bir farkla Fazilet Partisi'nin adayı Yücel Çelikbilek‘i geride bıraktı. Gelgelelim AKP, Beykoz’da 2009’da Saadet Partisi’nin kendi oylarını bölmesine rağmen Beykoz tarihindeki en düşük oyunu DSP’nin belediye kazandığında aldığı yüzde 27 gibi bir oyla değil, yüzde 37’lik bir oyla elde etti. Yani AKP, aleyhine oluşan bu zemine rağmen birinciliğe uzandı. O zaman, 2009 için şu tespit doğrudur: Beykoz’da Saadet Partisi’nin AKP’nin oyunu bölmesi bir heyecan yaratmıştır o kadar. Beykoz’da sol için acı gerçek budur. Bunu kabullenmek ise irade meselesidir. Öyle ki Köseler, koca Beykoz’da 40 yıla yakındır en düşük oy oranıyla kazanan belediye başkanıdır. Söz konusu Beykoz Belediyesi ise en az farkla kazanılan seçim 99’da DSP’nin kazandığı seçimdir. Beykoz’da 2019’daki ara seçimde en az farkla kaybeden isimse CHP’li İmamoğlu‘na yenilen AKP’li Binali Yıldırım’dır. Ancak bu bir yerel seçim olsa da büyükşehir sonucudur. Mevzu Beykoz Belediyesi için az farkla kaybetme durumuysa 99’da DSP’li Köseler‘e karşı kaybeden Çelikbilek ilk sırada yer alır. Onun ardından 94’te Refah Partili Çelikbilek‘e karşı ANAP adayı olarak az farkla seçim kaybeden 84’ün Beykoz'daki ilk belediye başkanı Ali Zengin gelir. Köseler ise, bu 3 ismin ardından gelir. Yani 40 yıla sıkışan toplam 8 yerel seçimde az farkla kaybetme noktasında Köseler ancak 4. sıradadır. Sadedle, bahsi geçen 2009’daki seçimlerin dramını tekrar tekrar hatırlatmanın pek bir anlamı yoktur. Kaldı ki, CHP’de ya da sol partilerin örgüt yönetimlerinde yalnız bırakılan ilk belediye başkanı sadece Köseler değildir. Ne acı ki, son kişi de olmayacaktır.
2009’daki yerel seçimler Beykoz’da CHP’nin AKP’yi yenmeye en yakın seçim olduğu için gerçekten yerinde bir örnektir. Yaşanılan hüzün doğaldır. Öyle ya, darbeden 12 yıl sonra 92’de yeniden siyasi hayatımıza girip 95'te SHP ile birleşerek SHP'yi kendi içinde lağveden CHP, Beykoz belediye oldu olalı koca Beykoz’da bir kez olsun belediye kazanamamıştır. Ancak 2009 örneği CHP’nin ya da Köseler‘in başarısı değildir, sadece siyasal İslamın temsilcisi olan Saadet Partisi’nin Beykoz’da Türkiye ortalamasının neredeyse iki katına çıkan başarısının CHP’nin AKP’ye karşı şansını artırmasıdır. Ki bu bile yetmemiştir.
Anımsayacak olursak, 2004’de Köseler, CHP’yle yüzde 28 alırken, 99’da yüzde 27 buçukla DSP ile seçim kazandığı tarihe göre ne ileri ne de geri gitmiş diyebiliriz. Hatta DSP’li Köseler, 2004’te koltuğu AKP adayı Muharrem Ergül‘e teslim etmiştir. 2004’teki o seçimde ise solcu SHP’yle 89’da Beykoz’da seçim kazanan Şevket Arıkan, 15 yıl sonra 2004’te yine SHP adayı olarak yüzde 4’ü zorlamış, ancak değişen Türkiye şartlarına boyun eğmiştir. 99 yerel ve 2002 genel seçimlerinin ardından kısa sürede tabela partisine dönüşen solcu DSP de 2004 Beykoz’unda ancak yüzde 3’ü zorlamıştır. Yani ne hikmetse ahlar vahlar eşliğinde hatırlanan 2009’daki o seçimde Köseler, 2009 Beykoz’unda adı bile yer alamayan SHP’nin 2004’te yüzde 4’e yaklaşan oyu ile artık güçten iyice düşen DSP’nin yüzde 1 küsurluk oyu CHP’ye dönünce, 2009’da yüzde 34’e ancak böyle erişmiştir. İşin aslı Köseler, 99’da DSP gücüyle aldığı yüzde 27’yi, 2004’te CHP gücüyle yüzde 28’e, 2009’da ise sol seçmenin en güçlü parti olan CHP’den yana tavır koyması nedeniyle yüzde 34’e taşımıştır. Beykoz’daki solun belediye seçimlerinde potansiyeli ve ortalaması son 20 yılda aşağı yukarı zaten bu yüzde 34-36 bandıdır. Bu da sola oy veren ve ezici çoğunluğu sol partilerin örgütteki simalarından haberi bile olmayan halkın sayesindedir. Adayın sağ kökenli ya da sol kökenli olup olmaması ya da Beykozlu olup olmaması da önem arz etmemektedir. Sağ kökenli Köseler'i, Beykoz dışından gelip CHP'de ilçe başkanı ve belediye başkanı adayı yapılan sol kökenli Hızır Yılmaz'ı ve yine bir başka CHP'li aday Beykozlu Coşkun Tosun'u düşündüğümüzde oy oranları aşağı yukarı birbirine yakın seyretmektedir. Dolayısıyla 2009’un ardındaki yerel seçimlerde de CHP için ortada hiçbir öznenin, yani hiçbir adayın öyle ahım şahım bir başarısı yoktur. Bu adayların kimliğini, memleketini ve ideolojisini hesaba kattığımızda da kader değiştiremedikleri çok açıktır. Hal böyleyken kimsenin seçim kaybı konusunda ağlayıp sızlanmaya, hele ki fark yarattım mantığıyla böbürlenmeye hiç hakkı yoktur.
99’da Fazilet Partili olan Millî Görüş kökenli Çelikbilek, koltuğunu DSP’ye çok az farkla kaybederken bile bu kaybı dram haline getirmedi. Herhalde seçim kaybı konusunda sızlanacak ve acındırma yapacak biri varsa, o kişi en başta sağın güçlü olduğu Beykoz’da 3 dönem belediye başkanlığı yapmış Çelikbilek‘tir. O halde siyasetin temelinde kişiler değil, o dönemdeki şartlar ve izlenen yol önemlidir. Bu basit gerçeği başta Köseler olmak üzere Beykoz’un solcuları dahil aklıselim herkes kabullenmelidir.
Düşünsenize Beykoz’da merkez sol, 89’da SHP’li Arıkan‘la bile ancak yüzde 30’la ikinci olan sağcı ANAP’a aşırı bir fark atmadan belediye kazandı. 99’da ise Beykoz’da DSP Köseler‘le yüzde 27’yle belediyeyi sağcı Fazilet Partisi’ne karşı zar zor kazandı. Yani Beykoz’da CHP ve diğer merkez sol partiler, AKP’nin 2009’da aldığı Beykoz tarihindeki en düşük oyu olan yüzde 37 gibi bir orana bile tekrarlanan ara seçim dışında hiçbir yerel seçimde tek başına ulaşmış değildi. 40 yılı aşkındır genel seçimlerde de ulaşmış değildi. Sadece İYİ Parti’yle ittifakın yapılmadığı 2019’daki seçimlerde CHP’nin süpriz sayılan adayı Coşkun Tosun, yüzde 36 ile Beykoz’da belediye başkanlığı seçimleri tarihinde merkez sol bir parti olan CHP’nin rekorunu kırdı o kadar. Tabi 2019’da Beykoz'da İYİ Parti’yle ittifak yapmayıp sahada iyi bir çalışmayla AKP’yi yenme imkanını elinin tersiyle iten CHP yönetimi ayrıca sorgulanmalıdır.
Şimdi bazılarınca 31 Mart’taki yerel seçimler öncesinde “89 ruhu” denilerek bir hava yaratılmaya çalışılıyor. Ajite etmek dediğimiz duygu sömürüsü ve galeyana getirme işi elbette bir taktiktir. Buna inanılması istenir. Hele ki bir solcu, bir ilerici için bu taktik, hatta bu hasret ufukta bir seçim varsa ve hedef Beykoz’u almaksa gayet insanca. Gerçekten umutsuz bir adım dahi atılmaz. Bunu anlarım. Ancak şu an oluşan şartlar 89’da Beykoz’da merkez soldaki SHP ve DSP oylarının toplamı olan yüzde 47’ye ulaştığı o günkü şartlar değil.
89’a gelinirken Beykoz’da fabrikalara hakim olan sendikaların işçi ve çevreleri üzerinde yarattığı sol bir bilinç vardı. Kenar mahallelerde bile yavaş yavaş oluşan bir kent kültürü gelişiyordu. Bu bilinç ve gelişim kasten yok edildi. Kent kültürünü alan ve karanlığı gören nice insanlar yıllar öncesinden Beykoz’dan ayrıldı. Çalışma ve barınma hakkı elinden alınmak istenen işçi ağırlıklı Beykozlu zor durumda bırakıldı. Adı Mahir Çayan sevdasıyla Mahir konulan insanlar Beykoz’da AKP seçmeni oldu. Özgür adındaki çocuklar Beykoz’da şalvar giyip tarikata katıldı, MHP’ye sempati duymaya başladı. 90’lara gelinirken fabrikalarla iş birliği yapan dekor atölyelerinde arabesk müzik dinleyen insanlarda bile sol değerler kolayca vücut bulurken, şimdi dekor atölyelerinin olmadığı o sokaklarda bazı tarikatların yarattığı gericilik ve ucuz sentetik uyuşturucuların esir aldığı beyinler var. Son yıllarda yapılan lüks villalarda ve güvenlikli sitelerde yaşayan beyaz yakalı dediğimiz vatandaşlar olmasa ve ortalama gelirin üstündeki eğitimli yurttaşlar Beykoz’da yaşamasa Beykoz’da sol oylar daha az olur. Bu gerçeklerin ışığında 89 ruhu denilen şey, özellikle İstanbul’da ve Ankara’da 94 hezimetine ve çöküşüne dönüşmemeli.
94'te SHP, Türkiye genelinde 89'a göre yüzde 15'lik bir kayıp yaşarken, 94 Beykoz'unda SHP'nin seçim pusulasında adı bile yoktu. Beykoz'da 94'teki seçimlerde merkez sol oylar DSP'de yüzde 13'ü biraz aşarken, CHP'de ise yüzde 1'e bile ulaşmadan toplamda yüzde 14'lere kadar geriledi. 89 Beykoz'undaki sol oylar yüzde 47'den 5 yıl içinde yüzde 14'e kadar gerilediyse ve bu ağır çöküş Beykoz'da Türkiye ortalamasının 2 katından fazla olarak yüzde 33 gibi devasa bir oransa, bu acı tablo o dönemde HEP'lilere kucak açıp kendine zarar veren SHP'nin eseridir. Yani ortada bir ruh kalmamış, hatta bu ruh adeta uçup gitmiştir.
Çok açık ki, CHP, 2024 yerel seçimleri öncesinde yine bir Saray taktiğiyle PKK ile yan yana gösterilmek isteniyor. AKP, MHP ile birliğini sürdürürken, Yeniden Refah Partisi pek çok yerde AKP ile iş birliğine gidecekken, 2019’daki CHP-İYİ Parti ittifakı sarsılmış, siyasal İslam geleneğinin bu ittifaka faydası olmayıp zararı olmuş, yeni adıyla DEM Parti olan Kürt hareketi temsilcileri ve işçi sınıfı eksenli siyaset yapan sol partiler aday çıkarmayı düşündüğünü açıkça belirtmiştir. Yani CHP için şartlar 2019’daki gibi değildir. 89 Türkiye’sindeki gibi ise hiç değildir. Yakın zamanda kaybedilen cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinin CHP için bedeli her açıdan ağırdır ve CHP’deki bu yönetim değişimi halkta karşılık bulan İmamoğlu ve Yavaş sempatisi gibi esaslı bir etki yaratmamıştır. Şimdi bu ortam oluşmuşken 2019’daki ara seçimde İmamoğlu‘nu birinci yapan Beykoz halkını 2024’te CHP’nin adayına yönlendirerek CHP’ye seçim kazandırmak çamurlu yollarda yürürken hiç lekelenmemek kadar zordur.
Beykoz’da CHP için kırmızı çizgiler vardır. Tüm bunların birbirine eklem gibi bağlanması gerekir. AKP’li ve milliyetçi seçmenden oy alamadan, CHP dışında kendini solda görenlerden oy devşiremeden, iyi bir ekiple ve büyük bir titizlikle çalışılmadan CHP adına Beykoz’da seçim kazanmak imkansızdır. Beykoz’da cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinin sonuçları bellidir ve bu tabloyu 1 yıl geçmeden yapılacak bir yerel seçimde değiştirmek çok zordur. Bir sihirli değneğin kısa sürede Beykoz’daki binlerce seçmene dokunmasını sağlamak hayal satmak olur. CHP’deki 13 aday adayının ya da bunlar dışında belirlenen bir adayın kim olacağından çok, en başta izlenecek yol belirlenmelidir. Kimileri kolay gibi görse de çok zorlu bir yoldur bu.
Çok önemli ve basit bir gerçek ayrıca unutuluyor. Seçimi kişiler ya da siyasi partilerin örgütleri değil, halk kazandırır. Çünkü siyaset hesap kitap ve anket işi değil, öncelikle halkı tanıma işidir. Saray’ın Diyarbakır’a atadığı kayyumla kasıtlı olarak kaşımak isteyip inşaatına başladığı Şeyh Sait Bulvarı tartışmasında Özgür Özel‘in idamlık vatan haini Şeyh Sait için ılımlı açıklamalar yapıp empati kurmaya çalışması, DEM Parti’yle alenen masaya oturması ve DEM Partililerce eş başkanlık uygulaması yakıştırmasına maruz kalması, bunların ardından gelen 12 şehit ve CHP’ye karşı halkı kışkırtma girişimleri AKP’nin yerel seçim taktiğinin kanıtıdır.
Beykoz’da CHP’nin belediye başkan aday adaylarının yanına MHP’nin Beykoz teşkilatı tarafından kurnazca asılan pankartlardaki şu sözler bu yerel seçimlerin de yine genel seçimler havasında geçeceğinin özetidir: “İstanbul’da CHP “DEM”leniyor, Cumhur demir almış, yol almış ilerliyor...” İşte CHP, bu tuzakları görüp Beykoz’da kırmızı çizgileri ihmal etmezse tıpkı DSP’li Köseler‘le 99’da az farkla kazanılan o seçimdeki gibi Beykoz’da sol adına yeni bir zafere imza atabilir. Evet, Beykoz’u kazanmak İstanbul’u kazanmaktır, bu doğru. İstanbul kazanılıp Beykoz kaybedilebilir, bu da doğru. Ancak şu olmaz: Beykoz kazanılıp İstanbul kaybedilmez, çünkü Beykoz zaten uzun yıllardır CHP açısından İstanbul ortalamasının altındadır. Büyük ihtimalle bu gelenek bu seçimde de devam eder. Beykoz’da bu geleneği bozmaksa aday tercihinden daha çok CHP’nin izleyeceği yola bağlıdır.