30 Aralık 1842 tarihinde Beykoz’da Osmanlı sadrazamlarından İbrahim Ethem Paşa’nın oğlu, müzeci Halil Ethem Bey ve nümizmat İsmail Galip Bey’in ağabeyi olarak bugün Halil Ethem adıyla bilinen yalıda doğan Osman Hamdi Bey; Sanayi-i Nefise Mekteb-i lisi’nin (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi), İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin kurucusu, arkeolog ve ressamdır.
Paris’te hukuk eğitimini sürdürürken resme olan tutkusu sebebiyle Paris Güzel Sanatlar Okulu’na (Ecole des Beaux Arts) devam etmiş, zamanın ünlü ressamları olan Gerome (1824-1904) ve Boulanger’den (1824-1888) ders almıştır. 1869 tarihinde İstanbul’a dönüşünde, Bağdat Yabancı İşleri Müdürlüğü’ne (Vilayeti Umur-u Ecnebiye Müdürlüğü) getirilmiştir. 1871 yılında yeniden İstanbul’a dönen Osman Hamdi Bey, sarayda yabancı elçilerin protokol işleri ve çeşitli devlet görevlerinde çalışmıştır.
Arkeolog ve müzeci Osman Hamdi Bey;
Nemrut Dağı Tümülüs’ünde, Lagina’da bulunan Hekate Tapınağı’nda kazılar yapmıştır. En önemli arkeolojik kazısı Sayda (Sidon-Lübnan) kazısından kral mezarlığı kazılarıdır. Bu lahitlerin arasında İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen dünyaca ünlü İskender Lahiti’nin bulunması Osman Hamdi Bey’e uluslararası bir ün kazandırmıştır. Fransız, Alman, Yunan, İspanyol çevrelerince madalya ve nişanlarla ödüllendirilmiştir 1881 yılında Müze-i Hümayun’a müdür tayin edilmesiyle Türk müzeciliğinde yeni ve verimli bir devre açılmıştır. Müzeciliğimizi ilk kez modern anlamda ele almaya başlayan Osman Hamdi Bey’in Müze-i Hümayun’da gerçekleştirdiği ilk işlerden birisi olarak, yürürlükte bulunan «1874 Asar-ı Atika Nizamnamesi”ni 1883 yılında yeni baştan düzenleyerek eserlerin yurt dışına çıkarılmasını yasaklayan maddeler koydurmuştur.
Böylece batılı ülkelere Osmanlı topraklarından eser akışını engellemiştir. Eserlerin kaydedilmesi, onarılması, nem ve rutubetten uzak ve sağlıklı bir şekilde korunup sergilenebileceği gerçek anlamda bir İmparatorluk Müze Binası yapılması için, bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzesi’ni 3 kademede 1899, 1903 ve 1907 yılında tamamlayarak ziyarete açmıştır.
Güzel Sanatlar kurucusu ve ressam Osman Hamdi
1 Ocak 1882’de Sultan II. Abdülhamid tarafından Sanayi-i Nefise Mektebi’nin Müdürlüğü’ne atanmıştır. Bugünkü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin temeli sayılan “Sanayi-i Nefise Mekteb-i Âlisi”ni 1883 yılında kurmuştur. Bugün İstanbul Arkeoloji Müzelerinin Eski Şark Eserleri Binası olarak hizmet veren binayı, Sanayi-i Nefise Mektebi olarak 2 Mart 1883 yılında öğretime açmıştır. Ressamlığını hiç ihmâl etmemiştir. “Kaplumbağa Terbiyecisi”, “Arzuhalci”, “Kur’an Okuyan Hoca”, “Silah Taciri”, “Leylak Toplayan Kız“, “Şehzadebaşı Camisi Avlusunda Kadınlar“, “Feraceli Kadınlar“, “Mimozalı Kadın” ,”Ab-ı Hayat Çeşmesi” , “Mihrap” gibi tabloları onun en ünlü yapıtları arasındadır. Resimlerinde; Türk sanatı, kültürü, mimarisi, çinili panoları, duvarlar, halılar, süslemeli objeler, örtüler, kandiller, rahleler, türbe mekanları, hat levhaları, aile portreleri, insan figürlerini kullanmış, Osmanlı kadınının iç ve dış mekanlardaki yaşayışını resmetmiş; Doğu/Batı, inanç/aşk, yaşam/ölüm gibi ikilemlerin izini sürmüştür. 24 Şubat 1910 tarihinde Kuruçeşme’deki yalısında vefat etmiştir.