Arzu Başlantı ve seçkin insanlar

Seçkin insan bir ya da birkaç konuda kendini geliştiren, yeteneğini keşfeden ve dünyasına hizmet edip iyi izler bırakan insandır. Elit de deniyor bu kişilere ama elit kelimesi Fransızcadan dilimize geçen bir kelime olduğu için seçkin kelimesi daha samimi duruyor. Hem elit deyince artık yaratıcılık barındıran özel yetenekler, güzel farkındalıkların sahibi olmak değil, daha çok görsel anlamda lüks konutlar, pahalı kıyafetler ve konforlu yaşamı yansıtan yerler, nesneler ve özneler geliyor akla. Ne yazık ki, elit kelimesi bizde son derece yanlış bir yere evrildi. Adeta kelimeye acıyorum.

Arzu Başlantı'yı Beykoz'un yerel gazetelerinde yazdığımdan beri tanımaya başladım. Geçen zaman içinde gördüğüm yerde ayaküstü selamlaşıp sohbet ettiğim, ses rengine hayran olduğum ve hiç şüphesiz o masum yüzüne kalbinin temizliğinin yansıdığını düşündüğüm biri oldu. Sorumluluk sahibi ve halden anlayan kibar biri olduğu kadar, adaleti temel ihtiyacı olarak gören, gerçek insanı adeta elinde fener Diyojen misali arayan yüksek bir karakter o. Yazar, sunucu, seslendirme sanatçısı, aynı zamanda çocuk ve hayvan dünyasından iyi anlayan bir doğa dostu. Dahası, müzik ve tiyatro yeteneğine de ayrıca şahit olduğum bir merhamet ve marifet simgesi. Buyurun size seçkin insan.

Arzu ablanın 3 yıl önce Harbiye'deki Cemil Topuzlu'da yer aldığı konserine iş çıkışındaki bir cuma akşamı trafikten dolayı yetişemediğimden dolayı gidememiştim. Bunun acısını geçtiğimiz hafta sonu Eyvah Kitap Kafe'deki kitabının imza gününde ona süpriz yaparak çıkarmak istedim. Yalnızlığa terk edilen 8 kedinin arkadaşsız ve bakımsız kalmasına müsaade edemeyip onları yanına alarak sahip çıkan Arzu ablanın siyah tüylü dostu Gece'yi konuşturarak yazdığı çocuk romanı Kediler Şehri Macerası, her şeyin başı hayalden, meraktan ve dayanışmadan geçer anlayışına sahip olan herkes için harika bir kitap. Arzu ablanın imza gününde ortaokuldaki İngilizce öğretmeni Rüçhan Hanım'ı görmesine tanıklık etmesi ise benim için gurura ve vefaya ortak olmak oldu. Ne mutlu!

Arzu ablanın öz kardeşi ilkokul öğretmeni Yasemin Başlantı'ya gelince, ablasının imza gününde yurttan şarkılar ve türküler eşliğinde verdiği süpriz konser dinleyenleri bir kafenin içinden başka alemlere sürükledi. Ona eşlik eden enstrümanlara hayat veren sanatçılarla sıcak bir uyum içinde kalması minik kafedeki o dar ve basık ambiyansta çok rahat hareket edip ses ayarını dengede tutması onun tartışılmaz yeteneğidir. Aynı zamanda bir şarkının girişini unutmasını açık yürekli tavrıyla hiperaktiviteye bağlaması ise hastalıkları ayıp gibi gören toplumsal tabulara bir ders niteliğindeydi. Genellikle erkek çocuklarda görülen ve psikiyatri teşhisiyle bende de çocukluğumdan beri var olduğu kanıtlanan bu hastalığın dikkat eksikliği ve dağınıklığı, planlı olmakta zorlanma, acele etme arzusu, çabuk sıkılma, duygusal ve fiziksel eylemlerdeki aşırılıkla birlikte enerji yoğunluğu dolayısı ile odaklanmakta güçlük çekme gibi durumları taşıyor olması kişiye çocuk yaştan itibaren okul, aile, iş ve evlilik hayatında bazı zorlukları yaşatmasına neden oluyor. Hiperaktif bir kadın öğretmenin gün geçtikçe halden anlayan bir karaktere dönüşeceğini bir hiperaktif olarak tahmin etmem hiç de zor değil. O yüzden belirli zorluklarla öğrencilik yaşayan ve fırsat eşiitliğinden uzak kalan çocukların benim de mezun olduğum Fatinhoca'da Yasemin Başlantı gibi bir öğretmene denk gelmesi güzel bir tesadüf. Yasemin Başlantı'yı TRT EBA TV'de  izlediğim anlar oldu ve onun büyüleyici, tatlı sesinden bir şeyler dinlemenin bana iyi geldiğini hissetmiştim. 2000'lerin ardından Adile Naşit ayarında masal anlatacak potansiyele sahip biri olduğu açık. Türk halk oyunlarında eğitmenlik yapması ve koreograf oluşu da onu ulusal ve evrensel anlamda parmakla göstermeye yeterli olan özelliklerinden. Arzu ve Yasemin Başlantı, kardeşliği dayanışma içinde yaşattıkları için mi şanslılar, yoksa şanslı oldukları için mi kardeş oldular, bu ilginç soruya cevap vermem kolay değil.

Eyvah Kitap Kafe'nin kurucusu olup sahipliğini yapan Ahmet Yüce'nin başta Beykoz'da olmak üzere Türkiye'de iyi işler yapan kişilere kapılarını açması da takdiri hak ediyor. Yerelde kültürel dayanışmaya önem vermenin bayrağını önde taşıyan, semtçiliği önemseyen biri olduğu için ara sıra karşılıklı oturup sohbet ettiğimiz Paşabahçe'nin Ahmet abisini de ayrıca takdir ediyorum. İmza günü için yaptığı kısa konuşmada Arzu ablanın İstanbul Türkçesine hakim olan istisna kişilerden biri olduğuna değindi. Arzu ablayı imza gününde yalnız bırakmayanların arasında onun kadim dostu diyeceğimiz Saniye Efe için de bir parantez açmak gerekir. Kendisi, Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği Beykoz Şube Başkanı olup yaşamını kolaylaştırmak istediği felçli insanlar için oturduğu yerde bile resmen dimdik ayakta duran seçkin bir insan olarak müthiş bir çaba gösteriyor ve genellikle mahalle bakkalına çıkarken gördüğüm Saniye ablanın güler yüzüyle bana verdiği enerji bakkala yeni gelen en sıcak çıkan ekmeğin kokusunun güzelliğinden çok daha öte. Bu da benim şansım. Komşu sıcaklığı böyle bir şey işte. Ne diyeyim, saydığım insanlar iyi ki varlar.